Origami cicek verirdim ben.

Hiç gerek yok.

kitap al. çiçek falan karıştırma. romantik misiniz nesiniz iyrenç

dün sözlükte başlığı vardı, ilk buluşmada kitap almak gibi. güzel bence

Aman diyim alma, ne gerek var, çok yokluk çeker gibi bir görüntü yaratma.

alma ya hu.

Gereği yok.

Kadin gözüyle, alma tabi ki.
Unutma senin de ilk buluşman. Sen de onu tanimak istiyorsun. Senin de hosuna gitmeyecek seyler olabilir. Bu olayi erkegin kizi etkilemek zorunda oldugu bir şeye çevirmeye gerek yok.sonraki bulusmalarda alirsin hoş olur.

erkeksen eğer çiçek al.
artık kimse almıyor olsa da, çiçek mutlaka alınması gereken bir şey aslında bana göre.

kadınsan bir şey almana gerek yok.
çok içinden geliyorsa falan alabilirsin ama.

edit:
çiçek almaya yokluk göstermek diyenler olmuş.
1930'larda falan mı kaldım?
kadına çiçek almak zarifliktir, ne yokluğu?
yani illa sevgili olmaya gerek yok çiçek almak için.
gerçi şimdi kadınlar da tuhaf, bilemiyorum.

Kadın olarak yorum yapıyorum, ilk buluşma ise hediye almayın. Henüz zaten aday imiş, birlikte olmaya başlarsanız alırsınız.

ilk buluşma da hediye alınmaz, niye alıyorsun.

Alma, illa bir şey almak istiyorsan kitap +1 ama alma.

Bence ilk buluşmada almayın. İkinci buluşmada zarif bir çiçek ya da kitap alabilirsiniz.

Bana erkek arkadaşım 3. bulusmamizda şirinler minyaturu ve bir demet papatya almıştı (sirinleri çok sevdigimi soylemistim) hala basucumuzda duruyor. Bence ilk bulusmalardaki bu minik hediyelerin ayrı bir yeri oluyor.

İçinizden gelmiş, bence alın. Neyi seveceğine siz karar verin ama.

Aranızdaki muhabbete ve seviyeye bağlı biraz. Çiçek alabilirsin ama gül çok abartılı olur, papatya al.

Gerek yok bencede ama ille beni animsatacak birşey olsun derseniz bir kitap hoş bir bileklik falan olabilir pahalıya kacmadan

alma, gerenk yok.

almazdım. çok riskli hareketler.

@nekolaytezla, +1

illa bir şey almana gerek yok, oracıkta origami çiçek yapıp versen çok daha cici bir hareket bence ilk buluşma için.

alma

Noooo. Buluşmak istemediğimde apartmanın önüne çiçekle gelen eski erkek arkadaşımı hatırlattın ıyh. Ya da gerçi al ya, çok muybuy bi tip olarak bulucaksa seni ilk buluşmada anlasın kız. Muybuy da neyse artık.

Hiç gerek yok.

İlk görüşmede hediyeye gerek yok

NAsıl geçti?

okurken gozlerim doldu, kaldi mi olm boyle asklar ya..


tebrikler simdiden

Ben olsam çiçek alırdım. Hoşlandığım kızla buluşmuşum, ona bir şekilde değerli olduğunu hissettirmem gerek.

alma. hiç gerek yok. buluşma bittiğinde çok mutlu ayrılıyorsanız teşekkür edersin.

@want2die benim merak ettiğim faturalı hattı aldım ve 3 gün sonra faturasıza geçtim . Geçebiliyor muyum. Herhangi bir taahhüt de vermedim.Ne konuşursam onu ödeyeeğim diyelim yani tarife filan yok.

3 gün sonra geçince bir yıllık ücreti peşin alıyor

@gözü açık sevişen yahudi herhangi bir taahhüt vermeden neyin ücretini alıyorlar anlamıyorum paket de yok tarife de.

Emin misin?

bak örnek olarak: www.turkcell.com.tr

bu ücretleri faturalı hat sahibi olunca ödüyorsun ya, eğer ki ödeme tipi değişikliği yaparak faturasıza geçmek istersen ya bunları zaten ödemiş oluyorsun, ya da taksit taksit ödüyorsan, faturasıza geçince son faturana kalan taksitleri yansıtıyorlar. yani öyle bir bug yok.

Bizim insanımız çalışmaya gelemez pek. Yanımızda çalışan emekli oldu şimdi bir abimiz vardı sonrasında bir işçi alalım dedik teslimat çay getir götür temizlik işte herkes her işe koşuyor bende sabah gelince temizlik yapıyorum teslimata gidiyorum müşteriye çay veriyorum vs zaten ufak dükkan hani. Gelen adam bir iki hafta sonra her işe ben koşamam moduna giriyor yani bunlar yeni mezun falan değil ya 30-40 yaş arası ilkokul mezunu adamlar en sonunda çıkardık herkesi abim babam ben çalışıyoruz lazım olursa duraktan hammal tutuyoruz. Suriyeliler 2000-2500 arası para alıyor burda imalat da çalışıyorlar hemde işi öğreniyorlar kendi boya atölyesini açan Suriyeliler var o derece ama bizim millet kahvede pisti oynar birisi iş olursa hammal lazım olursa arar oda lütfedip gelir.

İnsanlar aynı anda belki onlarca yüzlerce yere iş başvurusı yapıyor. Ve kendince bir öncelik sırası koyuyor. Evet iş görüşmesine gelmemek ayıp ama çok da ilginç bir durum değil.

Zeytinburnu ve gıda İşi denince ben bi tırstım:)

Aradığın kişi garsonsa gelmez tabi her yerde iş var garsona... Ama yönetici falan ise anormal. Bir de iyi para verdiğini düşünüp yanılıyor da olabilirsin. Ben de gıda işine meraklıyım ama yönetici bile 2,5 falan alıyor ne diye koskoca dükkanı yöneteyim, haftasonum olmasın

Çalışanlarınıza verdiğiniz ücreti bilmediğim için sizi kastetmeden yorum yapıyorum.

İşçi arayan patronlar sürekli sizin gibi yakınıyorlar, ben en iyi patronum, servis var, yemek veriyorum, sigorta yatıyor, maaş zamanında vs. Bu sayılanlar zaten işçinin yasal hakları. Mesai falan vermiyorlar, cumartesi günleri tam gün çalışılıyor, işçileri mümkün mertebe fazla çalıştırıyorlar, yemeğinden tut çayına kadar her şeyi kısıtlıyorlar, tazminat ödememek için ellerinden geleni yapıyorlar ama nedense bunlar en iyi patronum dedikten sonra sayılmıyor pek.

Aradıkları ve bulamadıkları işçi ise ağır işte çalışacak ve asgari ücrette çalışacak olanlar. Bunları söylerken maaşı artırmak veya iş şartlarını hafifletmek nedense kimsenin aklına gelmiyor.

Evet insanlarımızın bir kısmı tembel olabilir ama herkesin en iyisini arama hakkı var. Adam asgari ücrete taş taşımaktansa masa başı bir iş bulabileceğini biliyor ve bunu arıyor veya taş taşıyacaksam iyi ücret almalıyım, cumartesi tatil olmalı diyor. İş ilanınıza kimse dönmüyorsa bence sorunu kendinizde aramalısınız.

evet yasal zorunluluk biliyorum ama bunları yapmayanlar dolu ülkede. Kurye için ehliyetim yok diye başvuruyor adam almıyorum ehliyetsiz deyince başka yerler alıyor sizde neden yok diyor. eh ehliyetsiz adam çalıştıran sigorta da yatırmaz.
kendim duymasam "çok iyi rahatız, mis gibi dükkan" dediklerini de duydum.

Gelismis ulkelerde de bu tip asgari ucretli isleri gocmenler yapiyor, ulkenin asil vatandaslari boyle isleri begenmiyor :/

O yuzden sasirmadim.
Bir de tabi tembellik var bir faktor olarak.

Yanlış anlama ama bence fazla iyi niyetli ve acemisin:) biriisi seni işin başına koymuş gibi bir durum var söylediklerinden anladığım:)

Aile sirketimizde iscisinden tut muhendisine kadar ayni sorun var. is gorusmesini araya torpil sokarak ayarlayip gelmeyenler, x mezunu aradigini bilip y mezunu gelenler, saglik sikintisi oldugu halde doktorun raporlamasina izin vermeden calismak isteyenler...

ben de restoran işletiyorum ve yıldım eleman sorunundan. gazeteye kesinlikle ilan vermiyorum gazeteden gelen insanların hepsi insan kılığına girmiş sahtekarlar. bu kadar da ağır konuşurum. iş görüşmesine gelir yol parasını isteyeni mi ararsın, restoran olduğunu bildiği için bi öğün yemek yerim diye düşünenimi. ve ilk soru şu oluyor, ne kadar alacağım. ne iş yapacağım bile demeden ilk maaş soruyorlar.

dediğin gibi 5 kişi işe alıyorsam 3 kişisi gelmiyor bile, arıyorsun açıyor ve unutmuşum işe başlayacağımı diyor. ben de zamanında maaşlı plaza insanı oldum o zaman anlamıyordum ama cidden inssn çalıştırmsk ve özellikle cahil vasıfsız adam çalıştırmak çok çok zor.

bu tip insanların aile yaşantısı da düzgün olmadığından, kadın alırsın oğlu karakola düşer, adam alırdın kızı evden kaçar, genç adam alırsın hap içer, genç kız alırsın internetteki sevgilileri dükkan basar.

hadi işe başladı diyelim bir hafta da kaçar yevmiyesini alıp, o yevmiyeyi bir hafta sağda solda yer sonra başka işe girer

ne iğrenç bir zihniyet bu ya. tamam patron maaşı beklemeleri saçma da bir insanın hayatını idame ettirmek üzere girdiği işten ne kadar kazanacağını en başta sormasının nesi bu kadar tuhaf? insanlar keyiflerinden mi yıllarını işe veriyor, sabahın 6'sında kalkıp kar kış demeden çalışmaya gidiyor? ne yapsınlar, sizin gönlünüzü hoş tutmak için günde 10 saat, ayda 1000 liraya mı çalışsınlar?

ne güzel lan. benim hiçbir insani hakkıma saygı duyma, üç kuruş paraya köpek gibi çalıştır ondan sonra İŞ BEĞENMİYÜRLER. he ya kusura bakmayın, iş olmadığı için gelip sizin köpeğiniz olmamız gerekiyor zaten.

yine götünden anlayanlar olmuş. adsm giriyor kapıdan aşçı yardımcısı ilanına geldim diyor, buyur otur konuşalım diyorsunuz, ilk soru saat kaç kaç çalışıcam oluyor, cevap veriyorsunjz peki kaç para alıcsm diyor. ulan dallama hangi mülakata girsen ilk maaşı sorsan siktiri çekerler adama. önce bi işi sor ne yapacağını sor ben beklentilerimi anlatıyım sonrs maaşı sor. belki aklımds bir skala var, soğuk biliyorsan ona göre artış vericem kebap biliyorsan ona göre vericem. bunları kapıma köpek bile yapmam

@der meister 8-5 çalışacağın bir işin ilk mülakatında oturur oturmaz mayış sor, dene bir bakalım...sonra konuşalım.

beyaz yakalı bir koordinatörden tut da en giriş seviyesi bir işe kadar mülakat yapıyor olsanız, adam koltuğa oturur oturmaz maaş sorsa, s...dersiniz. Adam ingilizce/almanca biliyorum diye CV doldurup yine mülakatta 3 kelime konuşamasa yine s...dersiniz.

Ama nedense anlamıyorum iş mavi yakalılara gelince bunlar normal oluyor.
ilk cümleden maaş konuşması normal, bilmediği şeyleri biliyormuş gibi lanse etmesi normal. şantiyede çalışan bir arkadaşım var, "işe girirken herkes usta, iş yaptırmaya gelince kimsenin ne elektriğin e'sinden haberi var ne tesisatın t'sinden", demişti. Aynısını o elektrik mühendisi yapamıyor ama işte. Gerçi dağbaşına okul açarak mühendislikleri de benzer hale getirdiler de neyse, o başka konu. Temel sorunumuz ülkenin genel ahlaksızlığı.

Sizin yanlışınız değil de şöyle bir açılım getirebilirim:
mavi yakalıya iş yaptırtabilmek için, içlerinden gelmeniz lazım. değilse çok zor. hani deveye diken insana s..derler ya. bizim ülkemizde, mavi yakalı için %90 çalışan formül bu.

Babam kamuda 400-500 lü sayılarda işçi çalıştıran bir kurumda müdür. Bakın kamu işçisi bu adamlar; babamdan fazla maaş alıyorlar :)Emekli olunca da daha fazla prim ve maaş alacaklar.

Gel gelelim devlet bot vs. verir iş sağlığı güvenliği için, bunlara giydiremezsin (ne demek giydiremezsin diyeni avrupada nükleer santralde, reaktörde sigara içen türk işçilerin yanına ışınlamak isterim), üstüne bunlar gider bir de satar bu ekipmanı :) Para desen diyorum ya, adam müdüründen fazla maaş alıyor yahu...Karakter bu. Babam h.sonu (devlet işçisinin mesai ücreti vardır memurun yok) sırf bu dallamalar doğru düzgün çalışmadığı için anaokulu öğrencisi gibi başlarında durmak için günde 12 saatini işyerinde geçiriyor. neden; bir kaza bela yapmasınlar diye. Neden çünkü adamlar öküz. o kurum o işi çıkartıyor ama nasıl çıkartıyor o sırada namusuyla çalışanlar nasıl böbrek taşları döküyor....

Ha ama bulabilirseniz, göçmen işçi (hayır mülteci değil, o eski muhacırlardan) ve dinibütün alevi işçi (o ne demek diyen bana dönebilir) o adamlar 10 numara ahlaklı çalışıyor.

"eleman"dan kastınız ne? düşük kalifikasyon mu, yüksek kalifikasyon mu? istediğiniz işi yapması için üniversite mezunu olması gerekiyor mu? yoksa okuma yazma bile bilmesine gerek yok mu? iş zihinsel emek mi istiyor, fiziksel emek mi istiyor?

türkiye'de yoğun bir üniversite mezunu işsizliği var. ancak okuma yazma bile bilinmesine gerek olmayan işler için işçi sıkıntısı var. üniversite mezunları düşük kalifikasyon gerektiren işler istemiyorlar (haklı olarak). çünkü bu işlerin maaşı düşük. üniversite mezunları fiziksel emek yerine zihinsel emek gerektiren, en az 2000tl maaş aldıkları işleri istiyorlar. ve bu alanda ciddi bir işsizlik var.

İnsanlarin calismamayi tercih edecegi ucret yukselmis demek. Enflasyon, maas beklentisi vb.

açıkcası "okuma yazma bilsin, müşteriye güler yüz göstersin" tek şartım.
yemeksepetinde yorum yazmış müşteri "abi bahşiş yok mu" diye sormuş kurye.
motor kaza yapmış ses çıkaran yok.
7 aydır kullanılan motorlar böyle giderse bi 7 ay daha dayanamadan hurdaya çıkacak.
şu boş koliyi çöpe atar mısın diyorsun adam onu o gün iş yaptım sayıyor.
mesaiye başlayıp bilgisayarı açıp tamam bitti bugün çalıştım demek gibi bir şey bu.
iş ağır değil. en fazla 40 adisyonla dükkanı kapatıyoruz. Piyasa zaten felaket. 16 saatte en fazla 100 pizzanın yapıldığı bi yerde kimse iş yükünden bahsedemez.
he bi de içerde hırsız var. plazada çal bakalım ne çalıyorsun.
adam aleni kasadan para yürütüyor. işten çıkarıcam deyince ortalık ayağa kalkıyor ama.
ya adam yürüyerek 10 dk mesafede ki yere sipariş götürüyor 45 dk yok ortada.
hiç yerinde duramayan çok ilginç bi çocuk vardı. vızır vızır adam. leb demeden çoruma gider gelir o derece. meğer adam atıyormuş hapı, içiyormuş bonzaiyi öyle geliyormuş. bir gün yan sokakta içerken yakaladım da jeton düştü.
seninle çalışamam deyince de üstüme yürüdü bi de bedavaya dayak yiyordum.
gibi gibi.

bundan 3 4 sene önce parttime diye anlaşıp girdiğim şirkete işler yetişmiyor diye sabahladığım oldu. ağzımı da açıp bişey demedim. 6 tane otele bakıyordum. diğer restorant sahipleriyle konuşuyorum. geçen sene 8 kişi vardı mutfakta yetişemiyordu bu sene 3 kişi 24 saat vardiya çeviriyoruz diyor.çok güzel maaşlar verdiğimi iddia etmiyorum. 7 ayda 85 bin lira zarar ettim. kimse kuryeye adisyon parası vermiyor. getir bile 75 kuruş verirken ben 1 lira veriyorum. zarar ediyorum demeden bayramlarda ramazanlarda harçlıklarını da eksik etmedim. Ama hala adam motorla kaza yapıp anlamaz zaten deyip sesini çıkarmıyor. Sabah geldim. 3 motorun biri kazalı diğerinin lastiği patlak. sorarsan kimse bişey bilmiyor. 16 saat mesainin 4 saati yoktum ortalıkta.
Merhaba çok dertliyim

hocam seni en iyi ben anlarim :) bu insanlari calistirmak cok zor bunu en iyi yasayan bilir. bu islere girmeden bana da soylerlerdi ben kizardim; ben patronluk yapmayacagim insan gibi davranacagim ona gore karsilik alacagim diye ama insan gibi davranip enayi yerine koyuluyorsun. adam gecen ortadan kayboldu, aradim neredesin sen diyorum, acunun goz alti die programi varmis onun secmelerine gidiyormus. haber vermek yok cikmis gitmis, isten cikariyim diyorsun, dikleniyor is bulmadan cikmam diyor. sigorta yapicam diyorsun sigorta istemem parasini ver diyor:) kask aliyorsun tak diyorsun, takmiyor ceza yiyor cezayi da sana ode diyor. bitmez bunlar :)

Aslında haklısın ama bahsettiğin durumlarla "iş beğenmemek" arasında bir ilişki yok. Yani o insanlar çok büyük ihtimalle hayatlarının geri kalan kısımlarında da aynı şekildeler.

çocuğu gözünde niye bu kadar büyütüyorsun ki.
İlk görüşmede eski sevgilisinden bahsetmiş bu ne kadar dürüstlük sayılabilir bence seni umarsamadığının göstergesi .
Oda konuşmaktan zevk alıyor,yada bir boşluk içinde . konuşuyor seninile ama ilerisi için bir şey düşünmüyor bence

'onun gibi bi insan tanımadım ve tanıma ihtimalim oldugunu da dusunmuyorum.'

böyle düşüncelere girip kendinizi harcamayın. cidden üzülüyorum bu tarz fikirlere. çocuğun şuan başkasına olan sevgisi seni takıntılı yapıyor, çocuğu elde etmek istiyorsun farkında olmasan da, sevgisi ilgisi sana olsun istiyorsun. eminim öyle bi kız olmasa bu normal bi flört süreci olsa yine hoşlansan da bu kadar takmayacaktın kafaya. akışına bırak, olacaksa olur olmayacaksa sen kendini parçalasan yine gider o çocuk.

jonestown, dedigin zahirde cok dogru. ama ben bunu takıntı yapacak ya da ego savasına girecek kafada biri degilim. zaten basta bunu duyunca yazıs ihtimali silmiştim, ama tanıdıkca onla iletişimimi kaybetmek cok korkunc bi secenek gibi gorunmeye basladı.

yedektesin +1
instagram'da siirli gonderme ile birine hala kapilip kalmis bir erkekten daha iyisini bulabilirsin eminim, instagram'da siirli gonderme ne abi?
eger bahsettigin kadar vicdanli ve iyi bir insansa al karsina konus, tamam kurallara baglamayalim ama ben senden cok hoslaniyorum ve aranizda bir sey varsa ben cok uzulecegim bu nedenle net ol de, kimse kimseye omur boyu seninle olacagim diye soz veremez elbette ancak su anki durumu durustce anlatmamasi icin bir neden olmamali.

Kimse az bulunan türden değildir. Milyonlarca insan var.

Erkek kadını kaybedince(severken) yaradılışı gereği insanlığın ilkel dönemlerinden miras kalan psikolojiye giriyor:"ganimet" psiklojisi. Bu hissiyat sonucu ağır atlatirlar severlerken ayrılırlarsa. Hem toplumun kendilerine biçtiği erkeklik rolü hem de kadına sahiplik sebebiyle.

Önce bunu bilmek gerek. Erkek sevdiyse ona gidecektir. Kendine haksızlık etme. Hatta ayrılıp boşandıktan sonra bile eşinin başkasiyla birlikte olmasini kendisine yediremeyen erkekler vardır bilirsiniz.

Hemen gidip 6 ay sonra başkasıyla evlenen erkekler de bunların sonucu. bunun sebebi esasen o ilkel yaradilis psikolojisindeyken ilk tanıştığı kadına 4 elle sarılan adamın aşık oldum sanmasıdır. Halbuki adam "etki alanım tecavüze ugradı" hissiyatından kurtuluyor. mevcut sevgilisiyle alakası yok.

Demek istediğim o adam o kadına ihtimal bulduğu an dönecektir. Niye bunu kendinize reva görüyorsunuz ki?

@art vandaley

çok yakın bir arkadaşım, sevgilisi olan bir erkekle beraber. başta aynı senin anlattığın gibi başladı olay, çocukla geçirdiği vakitten çok zevk alıyordu. her gün görüşür oldular. çocuk açık açık diyordu sevgilimi seviyorum ayrılmamız zor vs diye ama arkadaşıma da müthiş ilgiliydi. zamanla bağladı kendine. çok ciddiye almadı arkadaşım bu durumu, kaybedemem onu dedi. şuan sevgiliden bir farkları yok, gezme tozma seks her şey var ve arkadaşım bırakamıyor çocuğu. çocukta seviyor ama o yıllanmış ilişkisinden de vazgeçemiyor. bir meçhule doğru yol alıyorlar. her gün düşünmekten kafayı yiyor arkadaşım da. çocuğa da belli edemiyor bitmesin diye. ona kalsa o da asla böyle bişeyi kabul etmezdi, yapmazdı ama şimdi durum bu. yani kapılma derim, ilerlemeden söyle niyetini. yoksa işler çok karışıyor.

Yarın öbür gün kız gel dediğinde koşa koşa gitme ihtimalini düşündüğün biriyle sadece onun gibisini bulmam, benle egosunu tatmin edecek karakterde biri değil diye neden beraber olasın ki?
Seninle beraber olmak istediğinden %100 emin olmayan veya senin emin olmadığın kimseye vaktini harcama. Yalnız kal, aşk acısı çek ama harcama kendini.
Yine de samimiyetine güvenip konuş dilersen. Ben seninle güzel bir beraberlik yaşamak istiyorum ama sen buna hazır gözükmüyorsun. Bu şekilde seninle görüşmek, konuşmak beni üzüyor, sen de ne istediğinden emin olana kadar görüşmeyelim de ve kalk git masadan. Net. Ve inan bana kaybedeceğin hiçbir şey yok. Bir ihtimali elemiş olursun en fazla.

cok guzel yorumlar var, tek tek tesekkur ediyorum. yalnız 2 nokta var, kafanızdaki klasik kalıpların dısında dusunmek icin anlamlı olacagını dusunuyorum. eleman hakkaten ataerkil kafada biri degil, kız bu arada birileriyle olmus falan bunu da takmıyor. kızın şiirlerine laf eden olmus, ben ki normalde şiirle pek aram yoktur kızın yazdıklarını keyifle okuyorum:) şiirden cok kelime oyunlu seri cumleler gibi. neyse.

ancak direk konusma mevzusunda herkes hemfikir gibi. ben buna hakkım olmadıgını dusunmustum, bi de sanırım içten içe uzaklastırmaktan korktum. 1 aydır tanıstıgım, dısarda 4-5 kez gorustugum birine böyle konusma hakkım var mıdır? var diyorsanız sizi dinleyip bi cesaret giricem mevzuya

Senin duygularından bahsediyoruz burada, tabiki hakkın var. Ne hissettiğini, neler beklediğini söylemeden olmaz zaten.
Uzaklaşacaksa da şimdi olsun. Daha uzun sürüp kendini kaptırmadan sen de görmüş olursun.
Ben adam hakkında yorum yapmıyorum. İkili ilişkilerde insanlar buna çok takılıyor. Ben seni konuşuyorum. Adam çok iyidir, çok düşüncelidir vs. şu an bunlar önemli değil. Önemli olan bu durumda adamın şahane bi insan olmasından bağımsız senin neler hissettiğin, sana yaşattıkları.
Bu gidişat seni mutsuz ediyor, içini kemiriyorsa karşındakinin karakter sahibi 10 numara bi insan olması sonucu etkilemiyor.
Sen sana iyi geleni yapmalısın. Sana değer veren değil, sana hakettiğin değeri veren ve bunu sana hissettiren bir insanla beraber olmalısın.
Böyle hissediyor musun?
Hissetmiyorsan konuşmalısın. Adam sana bu değeri veremeyecekse de gitmeyi göze almalısın.
Bekle, bana destek ol falan derse de asla kabul etme. Onun aşk acısını dindirecek kişi sen değilsin. Onun aşk acısı geçip eskisini unutana kadar yanında bekleyemeyecek kadar değerli senin zamanın ve duyguların bunu unutma. Daha da konuşmak istersen özelden yazabilirsin.

Yedek oyuncu sendromu.

Yapma yoluna bak.

bunlarin ozelligi bildigim kadariyla nano teknoloji ile leke tutmuyor ve oyle silmeyle geciyor (nasil silinecegini anlatiyorlar alirken), sanirim annemde benzeri bir sey var, henuz lekelenmedi gercekten.

yumuşak bir tür kumaş. temizliği zor olmaz. tavsiye etmemek için bir neden görmüyorum.

Biz kendi mobilyalarimizi öyle yaptırdık. Yumuş yumuş, pek seviyorum ben.

Evde iki takım koltukta var. Üzerine koca bir bardak gazoz döktüm, üstünde kaldı ve aşağıya aktı. Yalnız yanılmıyorsam yağlı lekelerde aynı durum olmuyor. Kumaşa yapışıp iz bırakabiliyor. Lakin çocuk birşey dökerse diye tırsmıyorsun. Bir de hoş bir dokusu var kumaşın ama zevk/tercih meselesi.

Metresi 15-16 TL civarında bu kumaşların su ilk döküldüğü anda emilmez biraz alarak biraz su kalır üstünde uzun sürede ama kumaş alır yani anında silmek lazım. Uzun vadeli kumaşlar değil ama onu söyleyim bunlara benzer biraz daha yumuşak tüyleri olan icon serisi var daha uzun tüylü olduğu için emilim saha yüksek tabi. Salon içinse İkon olabilir. Günlük kullanım için tay tüyü İdeal piyasada çok sayıda çakması mevcut su ile deneyin aldığınız yerde. Çakma tay tüyü Metresi 7-8 TL

güvenimin boşa çıkması,
kandırılmak,
değer verdiğim kadar değer görmemek,
sevdiklerime birşey olması

-unutulmak.
-yapayalnız kalmak.
-kullanıldığımı hissetmek/anlamak.
-başkasının bir hamlede elde ettiği şeyler için benim en az 4-5 hamlede elde etmem, hatta edememem.
-yaşlanacağımı bilmek.

bunlar beni erken öldürecek zaten.

ailemden birini kaybetmek

sevdiğimin ölmesi

- Kendim, saçma sapan bir şey yapmışımdır.
- Ailemden ya da sevdiğim insanlardan birisine bir şey olması.

Ölüm. Olmuşla ölmüşe çare yok geri kalan herşey yoluna girer.

hastalık ve ölüm.

Ölüm elbette, otesi yok, caresi yok. yasamayan bilemez, yasayan da gerisini takmaz fazla.

Vişne reçeli kavanozunun bittiğini kahvaltıda görmem.

Annemin babamın ölmesi veya sürünerek yaşlanması (alzheimer, bunama, kalça kırığına bağlı komplikasyonlar, özbakımı yapamaz hale getirecek herhangi başka bir hastalık vb.)

üzülmek üzer en çok. üzülme eylemi.

Prezervatif denemiştim rötar ilk çıktığı zaman yorgan gibi bence iğrenç berbat bişi. Hissiyatı azaltıyor ama rötar taksan dahi psikolojik olarak bir erken boşalma problemi varsa çok uzun süre kurtarmaz. Sprey denemedim açıkçası pek bir farkı olduğunu düşünmüyorum hissiyatı azaltır biraz o olur.

Sprey değil de krem olarak nely-8 var. O işe yarıyo.

rina; hem türk filmi hem sıcak, sıklıkla da neşeli ve finali duygusal. Sevecektir diye tahmin ediyorum.

omrumuzden bir sene

Truman show olabilir

Moonrise Kingdom
The Grand Budapest Hotel
Little Miss Sunshine

hello my name is doris.
www.youtube.com
kahvaltılık öyle eğlenceli bir film.

little miss sunshine
bridget jones
julie and julia
chef

(bkz: les vacances de monsieur hulot)

Öyle kahkahalar atarak izlenen bir film değil ama sıcak, keyifli tanımlarını karşılar. Filmlerle de arası iyiymiş, sevecektir tahminim.

sinüzit olduğum zamanlarda olurdu.

Aynı durumdayım sevgilim de aynı durumda mevsimsel diye tahmin ediyorum

Geniz akıntıısna bağlı öksürük, üst solunum yollarınızdaki enfeksiyondan kaynaklı olabilir benimki gibi.

Benim kronik, sanirim son 3 yıldır falan kesintisi olarak var. Büyük olasilikla alerjik benim zaten alerjik rinitim de var buna bagli dönem dönem sinüzit de oluyo

bende de var. biri şunun çözümünü söylesin yav bir kilo balgamla dolaşıyoruz.

BEnde balgam gelmiyor. vücudm çırğınıyor öksürüyor ama yok. 10 20 öksürükte br gelirse gliyor. Arada hapşırıyor, o zaman çıkıyor az da olsa.

Sİnus rinse şeyleri kullndım, bir taraftan girip diğer taraftan çıkması lazım suyun, çıkmıyor. O kadar tıkalı yukarılar. Aşağıda bir şey yok, tertemiz.

dün tesadüfen ekşide gezinirken geniz akıntısı için bir tarif görmüştüm, işe yarıyor mu bilmiyorum.

her sabah iki üç tane keciboynuzunu kaynatıp bir çay bardağı için gibi bir şeydi. sıcaklığı hakkında da bir şey yazıyordu ama tam hatırlamıyorum. soğuğa yakın olabilir.

bende de var. mevsim geçişlerinde burun tıkanıklığıyla birlikte çoğalıyor. en son antibiyotikle burnumu açabildim. ama geniz akıntısı az da olsa var. bazen midemden gelen bir şey olduğunu da düşünüyorum. sağlam yerim yok ki. hee çin yağı aldım en son ama alman yapımı 15 liraya, o iyi geldi gibi. vikise benziyor ama vikis bunun tırnağı olamaz.

çin yağını nasıl kullanıyorsun? @for day to break

bende de var alerjik sinüzit ve astım da başladı.. sanırım astım bu nalet geniz akıntısı yüzünden başladı..gece öksürükle uyandırdı 3-4 gün ölüyorum sandım. geniz akıntısını en iti fixdual diye bi ilac var o geçirdi ama ağır bi ilaç sanırım zira çarpıntı falan yapıyormuş... dr önermezse içilmez yani. bunun dışında burun spray i de önemli.

omonia, ekşi sözlükte ve diğer okuduğum yerlerde kaynar suya damlatıp buharını soluyorlarmış ama ben sadece elime damlatıp kokluyorum. gerçi antibiyotik kullanıp burnum açıldıktan sonra kullanmaya başladım. tamamen tıkalıyken denemedim. ama ferahlatıyor ve azıcık tıkanacak gibi oldu mu hemen kokluyorum.

kronik bir şekilde var geçen yıl bunun için kbbciye gittim bir sorun yok dedi ama şu an daha iyiyim sanırım

DOktora gittim ve yeni konu açmak durumunda kaldım.

www.eksiduyuru.com

hacettepe periodontoloji bölümü. Birtan Bey var çok ilgili. eğer ona randevu alabilirseniz.

Keçiören Tepebaşı devlet hastanesi. Mahmut Sami Mardin bey

1. elden tecrübem yok fikrimi belirticem;
bir kişinin kendisiyle evlenilir, ailesiyle evlenilir düşüncesinde olduğum için ailesini çok önemsemem. Ancak maalesef ülkede aile işin içine çok girdiği için aileler de evlenmiş gibi oluyor. Yani iki kişi anlaşıyorsa sorun olmamalı ama aileler arasında uçurum varsa bir şekilde sorun oluyor gibi. Eğer aileler çok işin içine girmezse her şey güllük gülüstanlık olabilir.
Maddi konuda da bilmem neyi kız tarafı yapar bunu erkek tarafı yapar gibi über adetler olduğu için burada da sıkıntı olabilir. Yok şurada böyle yaptılar, biz bunu yaparsak çok altta kalır gibi belki.

ilk cevapta tecrübem yok dedim ama böyle ailelerin işin içine girdiği tecrübem yok.
kültür olarak farklı olduğum biriyle çıkmıştım ama zamanında. sonradan epey farklı olduğumuzu anladım tabii. 2 arkadaşımla otururken bizim bahsettiğimiz yabancı dizileri ve şarkıcıları bilmemesi, hesabı ödemeli kafası vs vs çok farklı olduğumuz anlaşılınca birkaç ay sonra ayrılık getirdi tabii.

Hayata bakış açısında (tatil mi, konser mi, tiyatro mu o da ne? - ucuz bile olsa lügatta yok, anlaşılamıyor), temel görgü kurallarında (bıçak kullanmama, her ortamda masada ortadan saldırıp yeme/sini mantığı vs.), yakınlık-samimiyet anlayışında (köylümüź/ıdısının dıdısının bıdısı yakınimdır düğününe mutlaka gidilir/samimiyet adı altında her özel durumun sorulup konuşulması e çünkü yabancı yok herkes yakın), kadına bakış açısında (karı hizmet eder, hizmet anları dışında görünmezdir kaale alınmaz, neo-anadolu modeller aynı zamanda calışsın eve para da getirsin erkege "yük" olmasın der) vb. farklılıklar olabiliyor.
Aileleri neredeyse hiç bulaştırmamak, evlilik gibi geleneksel olaylarda orta yol bulmak (doğrudan nikah ve toplu arkadaş yemeğiyle işi çözmek gibi) gerekiyor. Çocuk konusunda neye göre nasıl yetişecek kısmı da karışık.
Çiftimiz birlikte mutluysa, köy tarafı genlerinden gelen bazı kalınlıkları kontrol altına alabiliyorsa, iki tarafın da aileleri bulaşıcı türden değilse ve iki taraf da "anam da anam babam da babam her hafta mutlaka onlar gelecek/biz gideceğiz" demiyorsa, az miktarda stresle işi götürmek mümkün.

o degil de light ne yahu? nasil arkadas o oyle? yani o arkadasin samimiyetini bir degerlendir bence. kiskaniyor olabilir mi? niye seni ezmeye calisiyor?

iliski kismina gelirsek, oyle hesapli kitapli olmaz o isler. yasadikca anlayabilecegin bir durum bu.

ayrica zenginlik ve okumusluk insani otomatik ust sinifa yerlestirmiyor. bu gozler ne kirolar gordu cift diplomali, lv cantali ama daha agzinda lokmayla konusulmamasi gerektigini bilmeyen, fesat, kotu ama maldivlerde tatil yapan insanlar.

yani aileler karakter olarak duzgunse sizin mutlulugunuzun icin her seyi yaparlar zaten.

@jimicik, cok sagol aynen ben de o lafı ettiginden beri konusmak bile istemiyorum. ki hayatının her zamanında destek oldugum, kendim asla yapmayacagım yanlıslarını kabul ettigim bi arkadas bu.

aile mevzusuna gelirsek sıkıntı işte, benim ailemde o bahsettiginiz kalınlıklar pek torpulenmemiş. daha dogrusu babamda, canı sıkılınca aşırı agresifleşen bi insan. hf zor işler.

Sıkıntı olacak.

işin doğrusu karşı taraf bunu size belli etmese de iyi kötü bir rahatsızlık duyacaktır muhtemelen. hiçbir zaman size bakıp suratlarını ekşitecek halleri yok, böyle bir şeyden bahsetmiyorum. ama muhtemelen kızlarının/oğullarının kendi sınıflarından biriyle birlikte olmasını tercih edeceklerdir. benim ablam da doğulu, arap kökenli biriyle evlendi. annemler damadını da, damadın ailesinden de birçok kişiyi seviyorlar, bir sorun yok aslında. ama zaman zaman "keşke dünürlerimiz bizimle aynı kafa yapısında, ortak zevklerde, bize benzeyen insanlar olsaydı" gibi bir düşüncede olduklarını ifade ediyorlar.

şöyle örnek vereyim: evde nişan yapıldı ve nişan sırasında herkes alkışlarken damadın ailesinden kadınlar zılgıt çektiler. tabii böyle bir şeyi hiç beklemiyorduk, korktuk bi anda bağırmaya başladıklarında hahah annem baya bi bozuldu. işte "sonuçta burası köy değil, apartmandayız, biraz uyum göstermeleri lazımdı" falan diye söylendi.

bizim yaptığımız çayı beğenmiyorlar, kaçak çay seviyorlar. ne bileyim, yemeği yerde yemek istiyorlar. böyle şeyler uyumsuzluk yaratıyor bir araya gelindiğinde. damadın annesi türkçe bilmiyor, annemle oturup konuşamıyorlar. kadın kapalı, biraz yaşlı, annem spor falan yapar, makyajlıdır vs. işte bir uyumsuzluk oluyor en nihayetinde.

ama bunlar gerçek anlamda sorun değil bence. yani eminim onlar da bizim hakkımızda farklı şeyler düşünüyordur ama ne biz onlara, ne onlar bize bir şey belli etmiyor. insan ilişkileri böyle zaten. şimdilik bir problem yok. yani bu saydıklarım da aslında herhangi bir soruna yol açmadı hiç. zaten damadın ailesi memleketinde yaşıyor, pek bir araya gelmiyoruz. önemli olan iki insanın kendi evindeki mutluluğu. dünürler hiç görüşmese bile olur.

benzerini ben yaşadım/yaşıyorum, iki çocuğumuz var şimdi. karşı tarafın ailesi çok yapıcı haklarını yemeyeyim.

neyse, size tavsiyem mümkün mertebe ailelerden uzak durmaya çalışın. onların davranışları bir yerde sana batmaya, sizinkilerin davranışları bi yerden sonra eşine batmaya başlar. ne kadar uzak o kadar iyi.

ayrıca iş ciddiye binerse eş adayınızla oturup karşılıklı konuşun. karşılıklı beklentilerinizi ve isteklerinizi açıkça söyleyin. zamanla karşı taraf değişir diye sakın düşünmeyin, ya değişmiyor yada değişirken çok çok acı veriyor. duygularınızı kenara koyup baştan anlaşın, yoksa kültür farklılıkları bir yerden sonra büyük sorunlara neden olabiliyor.

Olmaz davul dengi dengine.

senin bu konuda ne düşündüğünün zerre önemi yok. o bu konuda ne düşünüyor tek önemli olan o. eğer o sorun yapmıyorsa sen hiç yapma. o sorun yapıyorsa zaten kıçına bas tekmeyi.

www.coopersguns.com

Bu olabilir mi?

@nundu maalesef :/

www.bodybuilding.com

www.freetrainers.com

www.exrx.net

Hepsi güzel siteler ancak aradağım @demoniclewinsky nickli arkadaşın gönderdiği site :)

musclewiki.org

şurası da baya güzel

Bu saydıkların senden iyi olanlar onlarda beden babam bana bmw almadı da peugeot aldı diye isyan ediyor ve bir üstüne imreniyor. Senin yerinde olmak isteyen işi olmadığı için evlenemeyen bir iş bulsam da evlensem diye bekleyen yani senin durumunda olmak isteyen de binlerce insan var. Ben haline şükret falan demiyorum ama senden daha şanslı insanların hayatını instagram dan takip ederek hayatını kendine zehir etme.

@bonisnocetquimalisparcit,

hayır ailelerimiz yardım edemezdi. o yüzden yük olmak istemedik zatne.

düşündüğümün de fesatlık oldugunun farkındayım bu arada. ama elimde değil işte.

kendi ayaklarının üzerinde durabilmen ve ya durabilme çaban ömrün boyunca onun bunun ya da ailenin yaptıkları altında ezilmenden çok daha iyidir.

başına kakılacak, seni bazı durumlarda "ya o kadar da hatrı var ayıp olur" diye güç durumda bırakmaz.

aksine daha güçlü ve müdanasız kılar.

tavsiyem şudur ki; geçen zaman geri alınmıyor ve en keyif alabilecek yaşlarınızdayken bu kadar işe güce gömülmeyin.

bırakın 2 kuruş faiz işlesin siz zamanı ertelemeyin.

gelir dağılımındaki eşitsizliğe kafayı takarsan hayatı kendine zehir edersin. gittiğin markette, oturduğun kafede bile yanındakilerle aynı ekonomik güce sahip değilsin. senden çok daha altta olanlar da var, üstte olanlar da. kendine benzer seviyede olduğun arkadaşlar edin, ona göre bir çevre kur ve çok takılma. eminim hayatta çok daha önemli konuların, amaçların, önceliklerin vardır, onlara yoğunlaş. bunu sana evlenirken iki aileden de beş kuruş yardım gör(e)memiş ve evlendikten sonra iki sene borç ödemiş biri olarak söylüyorum.

@bonis,

ben onları suçlamıyorum ki, sevdiğim de insanlar. sadece kendime moralim bozuluyor olay bu kadar aslında.

Moralinizin bozulmasi normal. Ama herkesin ne yasadigini bilemezsiniz. Sosyal medyada orada burada mutlu zengin gorunenlerin sadece size gosterdikleri kadarını goruyorsunuz. Gorundukleri kadar mutlu da olabilirler ama bu sizi mutsuz etmemeli. Cunku her konuda her alanda bu adaletsizligi gorebilirsiniz. Siz evlilik konusunda isyan ediyorsunuz. 18 yasindaki bir genc de yasitlarinin calismak zorunda olmadan ozel üniversiteye gitmesinden şikayet ediyor. Kimisi torpille işe giriyor kimisi emek vermesine ragmen işsiz kaliyor. Bu böyle. Ama simdilik boyle. Hayat bu her sey degisiyor. Sizin durumunuz da geçici. Onemli olan bunlardan ve maddiyattan bagimsiz olarak kendi icinizdeki, eşinizle olan mutlulugunuzdur. Birbirinize destek olup her soruna ragmen iyi ki birlikteyiz diyebiliyorsaniz gerisini çok dusunmeyin.

@jrr tolkien,

ya arkadaş nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? kimseye neden yardım etmediler falan demiyorum. yardım edemezlerdi durumları yok bir şey yok. ama şunu soruyorum: niye bizim de öyle basit olmadı yaşantımız. bak bu kadar basit aradaki ayrım. öyle bir cümle yazıyorsun ki sanki aileme sitem ediyorum. alakası yok.

her zaman icin senden iyilerde var, kotulerde var; sen hangisini ornek almak istersen onu alirsin hayatinda... ki sen burada senden iyi olanlari almissin kiyaslamak icin

hayatin her alaninda bu var ve olmaya da devam edecek.... bunu kabullenmeniz gerek sadece

yadırgamıyorum bu düşünceni insan psikolojisi işte ama hayat böyle naparsın, kader mi dersin, hayatın adaletsizliği mi? Bazıları birçok şeye daha rahat erişir, sen çok daha çabalamak zorunda kalırsın kazanmak için ve hatta bazen kazanamazsın da? Böyle çok örnek verebilirim ama bunların da sonu yok. Herkesin imkanları ailevi durumları farklı. Herkes yorganını ayağına göre uzatıyor. Adamların bu imkanları varsa, aileleri sağlıyorsa sonuna kadar da kullanabilirler bu da normal ama tabii başkalarıyla kendimizi kıyaslamak bize mutluluk değil mutsuzluk getirir. Siz kendi önünüze bakıp bir an önce borçlarınızı ödemeye çalışıp, belinizi doğrultun siz de yaparsınız. Sosyal medya paylaşımları da bu tarz duyguları körüklüyor anlıyorum, bence çok fazla facebooktu, instagramdı takılmayın.

Düşünce yanlış, çok dert yanarsın böyle eğer kafa değişmezse.

Kimse yapacaklarını sana zorla yaptırmıyor. Yaptırmadı.

İlk defa ailenden ayrı kaldun, ve ilk defa çalılmaya başladın sanırım...

borcsuz olsa elbet daha iyi olurdu ama bahsettigin sekilde ebeveynlerin yardimiyla kurulan evlerde/evliliklerde anne-baba ciftin "veli"si gibi herseye karismaya devam ediyor. sense evcilik oynamis gibi oluyorsun ki etrafimdan gördügüm kadariyla oldukca huzur bozucu bir hale gelebiliyor bu durum.

sizinse (esinle beraber) kimseye minnet etmeye zorunlugunuz yok ve kimsenin beraber kurdugunuz bu hayatta (bir yatak alindi fügün yapildi diye)söz hakki da yok.borc ödemekten daha agir yükler bunlar cogu zaman.
bundan sebep bence üzülmemelisin.

onlar zengin sen fakirsin çünkü. iyi bir işin kariyerin var ise şansın da giderse ilerde rahat bir hayatın olabilir.

Dhaa once de bu tarz duyurularin vardi.
Bir de markette roastbeef yok diye mahallende oturdugun insanlari asagiladigin duyuruyu hatirliyorum bak :/

Borclari bitirecem diye kafayi yemissin, biraz rahat ol. Evliliginize yazik. Uygun degildiyse maddi durumunuz, neden bu kadar borca harca girerek evlendiniz?
Fesatlik yaptigin insanlar durumlarini olcmusler tartmislar, aileler de yardim edebilecegi icin evlenmisler.

Bazen takmamak lazim, biz ailecek hep borcluyuz ama borcu donduruyoruz, istedigimiz hicbir seyden de geri kalmiyoruz acikcasi.
Borc donebilmeli, yoksa borclu olmakta sikinti gormuyorum ben. "Borclarimi bitirmem lazim" diye hayati kacirmaya tercih ederim daha uzun sure borc odemeyi cunku bir kisirdongu, bitmiyor genelde :)

Baskalarinin imkanlarini, ailelerinin destegini kiskanip kendini oldugundan mutsuz etme. Insan gibi calis, gerekirse borclarini yapilandir, eline tum geceni borca harcama.
Yurtdisina gitmek istiyorsan ucuz da gidebilirsin, illa 4-5 yildizli otelde kalip thy ile ucmak zorunda degilsin. Ya da ydisinda illa steak yemen lasim degil, marketten aldigin sandvicle de idare edebilirsiniz ama bunlardan mutlu olabilir misin, hic eminndegilim.

benden önce cevap veren arkadaşlar +1

bu kadar borcunuz varsa veya evlenince bu kadar borç altına gireceğinizi biliyorsanız evlenmeseydiniz keşke. veya illa evlenmek istiyorduysanız da salon takımı, mutfak takımı, sıfır mobilyalar bilmem neler almasaydınız? evlenince illa her şeyin sıfır mı olması gerekiyor?

ben 2. el bile alır otururdum evimde. ne olacak ya? millet mi ayıplayacak?

kendiniz yapmışsınız hepsini.

söyleyecek ekstra bi şeyim yok.
kendi hayatını kendi çabanla idare etmen en güzeli. @eeb tammaen haklı bence o konuda.

bu kadar borçun vs olmasa yine sosyal medyadan insanlara bakıp yine kafayı takarsın. ki bu gayet insancıl bi durum bence. ister istemez kıyaslıyor insan. bırak evcilik oynasınlar. zorluk yaşamadan "yuva" kurmaya çalışsınlar.
sen kendi yuvanı kendin kurmuşsun bi de üstelik tüm bu zorlukları beraber ısrtlanabildiğin bir hayat arkadaşın var. bence bahsettiğin insanlardan çok çok daha fazla şanslısın.
hangisinin evliliği ufak bir zorluğu kaldıracak bir düşün derim.
evlenmedim, bilmiyorum ama sanırım konsept hayatı beraber yaşamak acısıyla tatlısıyla. Tatlısı herkese kolay herkes yapar. Sen zoru seçmişsin ve takım arkadaşın da sana yardım ediyor.
ELindekinin kıymetini bil.
bırak başkaları yalancıktan mutluluklarıyla yaşasın.senin yaşadığın gerçeği herkes başaramaz.
geçen zaman geri gelmez ama borç ödüyoruz diye hayatı ıskalamayın. mutlu olun mutlu edin.
her pazar saçma salak pozlar eşliğinde, saçma sapan paralar verip "koçişkoyla pazar qeyfi" yapmayın.
menemen yapıp yanına çay demleyin.
mutluluğu doğru yerde bulun.
falan filan...
p.s. bende uyuz oluyorum o tiplere çaktırma ajhjkshkj

@dedimmi,

ya ne kadar ilginç birisin. evimize ne eşya aldığımızı, nasıl bir ev tuttuğumuzu söyylemiş miyim ki sıfır mobilya almasaydınız heryeri düzmeseydiniz diyebiliyorsun? şaka mısın arkadaşım sen, gerçekten eleştirilere bir şey demiyorum da, sanki ben burada "koltuk takımı aldık 6bin lira para verdik, yatak odası aldık 20bin lira para saydık, evi baştan tadilat yaptırdık" falan gibi laflar etmişim gibi konuşuyorsun. evi ne şartlarda kurduğumuzu nerden biliyorsun? ne aldığımızı ne yaptığımızı nerden biliyorsun?

şaka mısın sen?

şaka değilim. bir sürü şey yazmışsınız. "x'e bilmem ne takımı alındı, y'ye bilmem kim takımı alındı, biz ise herşeyi kendimiz aldık." demişsiniz. bundan ne anlamak gerekiyor? x'ler, y'lere herşeyi yakınları almış ama siz kendiniz almışsınız. e para verip almışsınız işte? evlendiğiniz için kendinizi bir ton borcun altına soktuğunuz yazmışsınız. e neyin borcu bu o zaman? ev düzmeye para harcamadınız mı şimdi cidden? ne anlamalıyız biz bundan?

evleneceksiniz diye kredi mi çektiniz? onun borcu mu? e dediklerim yine geçerli o zaman.

evlenmeden önceki borçlarsa bunlar, yine geçerli. benim o kadar borcum olsa, dışarıya adımımı atmam.

ne yaptığınızı tabii ki bilmiyorum, nereden bileyim? buraya yazıyorsunuz, biz de yazdığınız şeylerden çıkarım yapıyoruz. net yazın biz de net cevap verelim. o borçların büyük bir kısmı da ev düzmekten gelmiyorsa da bana da dedimmidemedimmi demesinler.

edit: hastalık gibi durumlar varsa onu bilemiyorum, o konu hariç.

bunları düşünmen normal, bence onların kötülüğünü istemediğin sürece fesatlık denemez.
ama "ana babaları ölünce s*ki tutacaklar, ya*amı giderler tatillere" diye düşünüp mutlu oluyorsan fesatsın lan :D

milletin evcilik oynadığı tespitine de katılıyorum, mal bir kuzenim işsiz güçsüz haliyle evlendi, ailesi borca girdi ve çok zorlandılar/zorlanıyorlar, niye? beyefendi evlenip çocuk yapacak diye. p*ç kurusu, bir de çocuk yapıp boşandı... mal oğullarını evermek için hayvan gibi borca girip saçma sapan yardıran ailelerinin karşısına geçip "al size torun, g*tünüze sokarsınız" diyesim geliyor ama demiyorum, efendi adamım.

hem onlar ailelerinin desteklediği kadar gezip tozup eğlenebilecekler. siz ise borçlarınız bittikten sonra kendi imkanlarınızla çok daha güeajhgska tamam lan tamam o kadar da değil belki ama hayat arkadaşınla kendi çabalarınızla kurduğunuz hayatın keyfini çıkarın, bence çok değerli.

ailenden onları yıpratacak kadar büyük bir destek almadan kendi başınıza bir düzen kuruyor olmanız müthiş ya, eminim ki o 10 katı çalışıp yaşadıkları hayatın yarısını yaşayamadığınız insanlar da size bakıp içten içe kıskanıyorlardır.

axen full hd 106 ekran bir tv aldım gayet tatmin ediyor beni kendi odamda kullanıyorum iyi yani ben memnunum 800 liraya aldım geçen ay vatan dan

axen full hd 106 tv sunny markasının ürünü. fiyatı 800-900 arası değişiyor. fiyat/performans açısından süper ürün. dahili uydu alıcısı yok. iyi bir alıcı 60-70 tlye alınabilir. duvar montajı için ayak ve montaj için servis ücreti de talep edilebiliyor. bu da, ayaklar dahil, yaklaşık 60-100 tl arasında değişiyor.

Teşekkürler yani görüntü çok parlak değil öyle mi? Bu ucuz ürünlerin değişik bi parlaklığı var
Bir de çok zorlarsam vestek 43fb5000 var hem 43" hem uydu alıcılı bu nasıl olur? Görüntü olarak?

hocam bakın bende
40fa5050 var vestel
950 liraya almistim maximum kampanyasi ile
www.akakce.com

full hd
hd dahili uydu alıcısı var
smart tv yok
iki tane hdmi var yani bir pc bir ps baglayabilirsin
flashtan film oynatma var
tavsiye ederim.

Celal Şengör'e göre sadece elit kesim bilim yapabilir. Halktan gelen biri bilim yapamaz. Bu zaten başlı başına istisnaları olan bir durum. Hindistan'da doğup İngiltere'de eğitim alan birçok öğrenci, oradan Amerika'ya geçiş yapıyor ve çalışmalarına orada devam ediyor. Bilim yapmak için her gün havyar yemeye gerek yok. Dünyanın gelişmesi için bilim toplumun geneline yayılmalı.

Doğayı mahvetme kısmını bilmiyorum. Bağlama bakmak gerek. Çernobil felaketi Rusların dünyaya attığı bir kazık olarak görülebilir. Şu anda Pripyat kasabasında hala insan yaşamıyor.

Bazı düşünceleri çok mantıksız. Birinin iyi bir jeolog olması onun her konuda yaptığı yorumların doğru olacağı anlamına gelmez. Bildiği çok şey var tabii ki ama olaylara bakış açısı bazen tam Türk insanını yansıtıyor.

Celal Hoca bazen fakirler ölsün porştan selamlar moduna girebiliyor kendisi fazla elitisttir.

Stalin döneminde yapılan sanayi kalkınması çevre için bir felaketti. Elbette ki şimdiye kıyas kabul etmez ancak o dönem çok ciddi ozon salınımı yapıldığını biliniyor. Tabii o dönemde ozon salınımı, tabakanın delinmesi, karbonmonoksit oranının yükselmesi gibi tabirler yoktu, varsa bile bu kadar ciddi olduğu bilinmiyordu. Bir kalkınma hamlesi yapılması ve bilim, eğitim, tıp, sanat gibi alanları besleyerek ürünlerin üretilmesi gerekiyordu. Yakın zamanda Sovyet öğrencilerine dağıtılan bas gitarlardan bir tane gördüm. Gerçekten sağlam yapmışlar. Bilen bilir zaten sosyalizmde sanayi üretiminin kim için ve nasıl yapıldığını.

Sosyalistlerin büyük çoğunluğu devrim sonrasnda yaşanacak toplumun doğayla barışık, ekolojik dengeleri koruyan bir yapıda olması gerektiğini savunur. Bu yüzden doğa savunusu önplandadır.

Aynı şekilde kapitalizmin doğa dengelerini umursamadan vahşice talan yapmasına ve sömürü düzeninin bir ayağını da buradan kurmasına karşı mücadele edilir.

Bilim dendiğinde ise Sovyetlere bambaşka bir alan açmak gerekir. SSCB'de bugünkü göz tedavileri dahil (lasik yöntemi mesela) pek çok tıp ilerlemesi patentsiz bir şekilde halkın kullanımına sunulmuştur. Allah çarpar.

Celal Şengör yanıldı demek yanlış olur. "Celal Şengör sadece jeoloji üzerine konuşmalı ve uzman olmadığı konularda ben "bilim insanıyım" pozları keserek indirgemeci tahlillerde bulunmamalı" demek daha makul bence.

şimdi temelden gireceğim. bilim elittir, bu kadar da basit. her bilim için aynısını demek zor, bilgisayar bilimleri mesela elit olmasanızda direk zeka ile ilgili olsa da bilim elittir bu kadar.

bu son 10-15 yılda olabildiğince azaldı bu doğru ama hala elit varlığı devam etmekte.

neden peki? ben de akademinin içinde biri olarak yorumluyorum bunu, ailem elit filan da değil maalesef. elit olmasının nedeni paran varsa bilime odaklanabilmen ve o bilim kültüründe yetişmendir.

ailede en az 2 kuşak bilim varsa o aile kültürlüdür, alınmasın kimse ama benima ilemde dahil olmak üzere buradakilerin ailelerinin %90'ı köylüdür, çiftçidir, aile ağacında dedesinin dedesinin dedesini bilmez. benim ailemde böyle. dedemin dedesini bilmiyoruz.

dedelere dikkat demeyeceğim, ama o kültürde yetişmek başlı başına bambaşka bir şey. biz 6 yaşında "babaaaeee" derken o ailelerin çocuğu dadısıyla almanca konuşuyor o dili öğreniyor, sorgulamaya açık oluyor, bizim gibi babaneler sübhaneke öğretip allah korkusu işletmiyor. o açıklıkta yetişen çocuk her şeyi sorgulayıp 9 yaşında allahı sorgulayabiliyor, ailede oğlum bilir diyor. bu kültür kaç kişinin ailesinde var merak ediyorum.

bunu geçtim aile dostları ile tecrübe ile yoğruluyorsun, adamlar yanında bilim konuşurken kapıyorsun, soru soruyorsun anlatıyorlar, klasik ailelerde beşiktaş galatasaraya (or vice versa) nasıl koymuş onun muhabbeti yapılıyor.

ufaklıktan itibaren gezilerde kültür aşılanıyor, köye gitmiyor adamlar efese, antik şehirlere, daha ötesi sallıyorum viyanada, salzburgda mozart turu yapıyor aile. oradan schrödingerin lisesini akademiker gymnasiumu geziyor mesela. klasik türk ailesi sacherde instagram fotosu paylaşırken böyle gezen aileler var ben bizzat şahit oldum.

bunların hepsi kültür, sonra bu adam formal eğitim alırken yanına sosyal gelişimle sağlam akademik ve araştırma kitapları okuyor, biz 12 yaşında bilim teknik okumakla övünürken bu adam makaleyi yazanla muhabbet ederken onun akademik kitabını okuyabiliyor. okuyorda.

lise olarak ya yurt dışında sağlam yerlere ya da en iyi türk liselerine gidiyor.

buradan %99 yurt dışında en saygın yerlere gidebiliyor. para derdi yok, istediği kitabı nadirde olsa satın alabiliyor. iş bulayım aileme yük olmayayım derdi yok. isterse işe giriyor ki aile dostları zaten uygun ve istediği işi bulmalarına yardım ediyorlar global olarak.

bu adamlarla çalışma fırsatı elde ettim, yaşlısı 90 yaşında olanı ile de 50 yaşında genç olanıyla da 25 yaşında olan gencecik elemanıyla da. soylu olanları ile de tanıştım ders aldım ders verdim beraber, öğrenci olanlşarıda oldu çalıştığım yerde. adamın ayda 5 gün geldiği viyanada evi var, almanyada dedesinin şatosu var, orada x ressamın imzalı hediye tablosu var, bu adam bilime vermiş kendini, zaha hadidle çalışmış, oradan californiada isim vermeyeyim hayvani bir şirkete consultantlık yapmış, uluslarası 5-10 ödülü olan biri, zehir gibi.

kısaca bilim elittir arkadaşlar, azalıyor evet ama elit ailelerde bilim her zaman daha ön plandadır. ay sonunu zor getiren aile ile elit aileden bilim yapanlar başka dünyalarda olurlar, yakın olabilirler ama o kültüre erişmek kuşak işidir.

diğer kısımları da anlatacaktım, ama rusya doğanın anasını satmış bir ülke. doğa koruma derdi olmamış hiç bir zaman. hayatta kalmak asıl amacı o zamanlarda.

kurnaz +1
virgülüne kadar katılıyorum.

@kaptan: böyle adamlar çok az olduğu içindir belki.

celal şengör diyarbakır cezaevinde mahkumlara dışkı yedirilmesinde sorun yok demiyor muydu yanlış mı hatırlıyorum? yani bilimsel ve elit kısmına ben de saygı duyuyorum ama her konuda doğru değil tabi, bildiğim kadarıyla aşırı milliyetçi mhp'li biri

neden yanılmasın ki? canan karatay'ın tıbbın her alanında bol keseden sallaması gibi, türkiye'de de televizyonda popüler olmuş biliminsanları her bilim alanında ahkam kesiyor. zaten faşist diktatörleri savunan bir adamı bir yere kadar ciddiye alabilirim.

Ziraat sigortaya en uygun 1300 e yaptırdım. Generali 4.000 TL çekti mesela. En uygun 2.000 fiyat çıktı. Sonra ziraate denk geldim yaptırdım.
Yaş 21, ilk aracım ve ehliyet 2 yıllık. Sebep olarak bunları söylediler.

Bize ziraat 862 TL çekti Dilek Sigorta diye bir yer var yerel esnaf 700 TL ye yaptırdık. 20 firmadan fiyat alıyoruz falan dedi pek de bakmadık açıkçası.

Artık sigorta sigorta gezmenize gerek yok. Ortak bir sistem var, online olarak ücretsiz motosiklet ve kendiniz hakkında ufak tefek bilgiler verip şak diye tüm firmalardan teklif alabiliyorsunuz.

Ziraat genelde ucuzdur, ama benim için en ucuz o değildi, Axa vermişti en ucuz teklifi. Ama dediğim gibi, artık ilgili siteden kontrol edebiliyorsunuz.

Sbm.org.tr den 30 kadar şirketten teklifi online sorgulatabiliyorsunuz. Benim sigorta devam ettiğinden henüz sorgulayamıyorum bir deneyin isterseniz

how i met your mother'in ingilizcesi guzeldir. bazi esprileri anlamayabilirsin, yapacak bir sey yok :(

the it crowd'u ingilizce altyazıyla izliyorum ben. oldukça anlaşılır. hem de acayip komik bir dizi.

the leftovers'ın ingilizcesi basit. Aslında bir site vardı; dil kullanımı bakımından sıralıyordu dizileri ama hatırlayamadım şimdi.

bence ingilizce geliştirmek için çoğu dizi uygun. lakin tabi ki akıcılık kısmı var kullanılan sözcükler vs. sitcom tarzı olanlar daha basit oluyor. 2 broke girls izliyorum fena değil.
last man on earth izliyorum kısa bölümleri gayet basit bir konuşma tarzları var.
uzun bölümlü supernatural da anlaşılır. bunlar deneyimlediklerim. önerdiğim tüm diziler farklı türde.

bir de şöyle bir yazı var: chiasuanchong.com

ayrıca @empty blank in dediği şey bu olabilir: medium.com

doksanların dizileri daha anlaşılır. bu zamanda daha farklı kelimeler kullanılıyor. o yüzden ben friends diyorum.

walla ben en az 10 senedir yabancı dizi izliyorum. toplamda 50 tane sezon bitirmişimdir. bi Ielts alamıyorum. o iş o kadar da etkilemiyor bence. bence sen ingilizce çalış ingilizce için yada yurtdışına çık, bi sene yabancılarla gez daha ingilizcen o zaman olur. gerçi ben yurtdışında da kaldım 1 sene ama en geliştiren yer yurtdışı oldu.

Modern Family

varsa öyle bi iş ben de alırım bi dal. yani bu dediğin şartlara uyan tek gelir getiren meslek şu an için youtuber'lık dedikleri internet üzerinden yayın işi. bunun dışında ticaret bazında dediğin şekilde zor. başka bi önerim ise borsa olur ama o da tamamen haya satmaya girer.

web tasarımcısı olabilir ama onun için de uzmanlık gerekir sıfır bilgi ile olmaz o işler de.

kısacası öyle bi iş benim bildiğim yok :)

Böyle bir iş yok maalesef. Çok paran varsa at vadeli hesaba arada internet bağlantısı üzerinden bak ne kadar faiz vermişler.

abi borsa neden hayal olsun? gayet de kazanılabilinir. ama evet türk insanının çoğu için hayal. adam gibi en ince ayrıntısına kadar öğrenirse hayal değil. ama çoğunluk için geçerli değil gözlemlediğim kadarıyla.

Bu kadar nefret ediyorsan bırakmaman için hiçbir neden yok. İkincisi, nikotin oranının az olması içini rahatlatmasın o kendini kandırmak oluyor.

Bant falan hikaye abi kırın atın bırakın gitsin.

e-sigara deneseniz?
o şekilde çevremde cok bırakan oldu.hem nikotin oranını siz ayarlayabiliyorsunuz hem de esanslı seçip ya da tamamen kokusuz,sigara kokusundan da kurtulursunuz.
sigaradaki nikotin dısındaki bir dolu diğer kimyasala da maruz kalmamış oluyorsunuz.
yani giderek nikotin oranını azaltıp sonrasında bırakmak kolay olur diye düşünüyorum.

az biraz içiyorum diyosun, nikotin bandı, sakızı, elektronik sigara gibi türevlerle bu nikotin bağımlılığını arttırmayasın , kaş yapayım derken göz çıkarma olmasın.

sigarayı bırakmak için baştan kesinlikle inanmak lazım, eğer sen gördüğüm kadarıyla da pek inanmıyorsun, bu şekilde denersen büyük ihtimalle bırakamyacaksın

ayrıca sigarayı bırakmaya yardımcı olan ilaçlardan da yardım alınabilir ama her halukarda kesinlikle inanmak şart

ama ben bırakamıyorum ama elektronik sigara ile bağımlılığımın çeşidini değiştircem bana teknik konuda yardımcı ol dersen herşeyini anlatırım sana elektronik sigaranın.

günde 10 taneden 3-4'e indir, bir süre öyle git. yürürken içme mesela. her öğünden sonra bir tane, belki bir tane de yatmadan önce, o kadar. gün içinde ödülün gibi olsun sigara. hazır değilken bırakmaya çalışma, bu defa bırakma işi de yalama oluyor. tek seferlik atışın var, onu en uygun zamanda kullan.

arkadaslar cok cok tesekkurler gercekten.

@sir gawain evet farkindayim tam da bu iste, tek seferlik atisim var onun icin bir turlu deneyemiyorum zaten, basla birak basla birak sacma bir dongu oluyor bu sefer. ama indirerek yapabilecegimi de sanmiyorum, o paket bende oldukca iciyorum ben onu.

@killerbee cok cok tesekkurler! ben bu elektronik sigara olayini da bir arastirayim, burada da cok yazildi. sana bom bos bana her seyi anlat demek istemem, daha spesifik sorular sorarim basini daha az agritirim. cok tesekkurler!

rutine donusturdugun sigaralardan birini iptal etmekle basla bence de. sir Gawain in dedigi gibi, yururken ictigini iptal et mesela bir hafta.

Bırakamazsın maalesef. Kafanda hafifletici sebepler üretiyorsun. Bugün bıraksan aynı sebepler yarın seni tekrar sigaraya başlatır.

Muayneden direkt olarak çürük alınıyor mu bilmiyorum. Ben sıhhiye olarak yaptım askerliği çok adama çürük verdik ama hepsi karteksinde sevk kağıdı ile gelmişti yani giriş muaynesinde atıyorum düz tabansın kartekse düz taban diye yazıyor içeride sen revire gidiyorsun biz seni gata ya sevk ediyoruz sen orada heyet karşısına çıkıyorsun ve çürük alıyorsun. Sistem böyleydi düz taban, kalp kapakçığı ile ilgili bir problem, bel fıtığı ameliyatı bunlara çok çürük verildiğini gördüm.

postal giymediysen, ödeme için süre varsa ödersin.

çürük almak için tek muayeneye gitmezsin. şeker hastalığı yüzünden çürük alacak arkadaş 2 hafta boyunca uzun süreler aç bırakılarak krize girme eşiklerine kadar denendi. ASkerlik şubesindeki doktor seni muayene bile etmez, hatta "bir sıkıntın var mı" diye sorduğunda sen söylesen bile "yaparsın sen yaparsın" diyip askerlik yapmaya elverişlidir diye rapor bile verir.

çürük işi hiç kolay değil.

şöyle anlatayım: bi bacağı kısa çocuk vardı askerde. çocuk çürük raporu almak için başvuruyor, rapor çıkana kadar bu askere geliyor. 1 ay acemilik, 1.5 ay da bizim orda askerlik yapıyor.

çürük sonradan çıkıyor.

bi tane de tek gözü görmeyen vardı. o da 3 ay askerlik yaptı yine bizim orda. anca çıktı çürük raporu.
şaka gibi ama gerçek.

Askere gittikten sorna çürük çok daha zor.

Askerlik şubesinde seni ile hekimine muayeneye gönderiyorlar. Orada şikayetini sormasalar bile söyle.

Ellerinde bir kitapçık var ona göre "bilmem ne maddesine girer" diye bir açıklmaa yazıyor. Askerlik şubesinde de bunu görünce seni askeri hastaneye sevk etmek için randevu alıyorlar. Orada da muayene ediyorlar. Uygunsuz olarak tespit edilirse, kurulda onaylanıyor. Ondan sonra kararı askerlik şubene götürüyorsun. Diyelim uygun değil kararı çıktı. Sonuç belgesini askerlik şubesine götürüyorsun, sana bir belge düzenliyorlar (geçici), askerliğe uygun değildir diye. Sonra bir 3-6 ay sonra asıl belge geliyor.

İkinci seçenek de bedeli ödeyip sonra çürük olmak, o süreç nasıl yürüyor bilmiyorum ama geçn sefer bedelli yapanlardan biri yapmışve parayı geri almış diye duydum.

Nabız yoklamaya yönelik laflar bunlar tepki ölçüyorlar.

iç işleri bakanı, ilgili kararın 29 ekim ve 10 kasım törenlerini etkilemeyeceğini açıklamıştı: www.cumhuriyet.com.tr

-aylik arabaya daha fazla gider. muhtemelen yasi yuksek olan bir araba alacaksiniz, bakimiydi benziniydi derken 200e kapamak cok zor.

- araba bu durumda cok gereksiz gozukuyor. araba yatirim araci degil, araba hicbir sey degil. neden cevremde bu kadar cok kisi araba almak istiyor anlayamiyorum... gidecegin yere taksiyle gitmek daha mantikli istanbuldaysan :)

- universite mezunuysan askerlik 5.5ay, gidi gelirsin goz acip kapayana kadar. uzun donem yapayim para biriktireyim dersen cok saglam para birikebiliyor. (erzuruma giden arkadasim 25 binle, sirnak'a giden arkadasim 40binle dondu)

- askerlik yaptiktan sonra hem yuksek lisans giderin olmaz hem de kariyerin daha hizli ilerleyebilir.

- isyerin cok buyuk bir ihtimalle gelmedigin saatler maasindan keseriz demez, gule gule der.

7/17'ye kadar çalışır askere giderdim. dönünce başka iş bakardım. o vakte kadar arabanın borcu bitmiş oluyordur umarım.

Şunu söyleyeyim direkt; işten bunaldıysan sakın araba alayım falan deme. O araba seni işe mecbur bırakacak. Şu an 4-5 ay para biriktirip istediğin gibi işten çıkıp gidebilirsin. O parayla en azından birkaç ay yeni iş bakarsın. İş seni darlıyorsa arabaya bulaşma.

Onun dışında, yok ben bunalsam da 24 ay çalışır o parayı tıkır tıkır öderim de diyebilirsin. Bu durumda arabanın aylık 200 masrafı hikaye onu da ekleyeyim. 6 ayda bir vergisi var. Onu hesaba kat. Zorunlu sigorta var, büyük bir şehirde yaşıyorsan senin yaşına göre yaklaşık 1000 lira falan çıkacak onu da hesaba kat. Kasko zaten yaptırmazsın zaten paran kalmadı. Araba demek masraf demek.

Araba alırsan her ay ekside biter onu demeye geldim ben. Askere gitmek için ortalığın durulmasını beklersen daha çok beklersin bizim ülke hep karışık abi git çıkar aradan hemde askerdeki para ile araba alırsın. Askerden önce sakın araba alma sigortası benzini, araba olunca daha çok gezeceksin, bakımı var ağır bakımları var sakın bulaşma.

Araba alma, bir an önce askere git, sonrasını gelince düşünürsün.

Arabadan kesinlikle vazgecerdim.
Kesinlikle yuksek lisans+ tecil yapardim
Cok calisir daha iyi bir ise girip arabami alirdim.
Gunun sonunda hem yuksek lisans mezunu hem daha iyibir is hem de araba sahibi olurdum.
Hayal degil emin ol, hepsi basit seyler.

Araba alma kesinlikle. Aynı yaştayız. Ben daha 3. sınıftayım. Daha iyi işlere girip maaşın artınca araba alırsın ki bana göre araba kenarda bir birikim olmadan alınabilecek bir şey değil. Madem o kadar az paraya geçinebilmeyi hayal ediyorsun o zaman bunun provasını yap. Askere gidene kadar maaşının 1000 TL'sini kenara at. 7 ayda zaten 7000 TL kenara atmış olursun. Ondan sonra daha iyi bir işe girip kenardaki paranı daha da artırırsın. Ondan sonra daha az kredi çekerek bir araba alırsın ya da hiç kredi çekmezsin. Kredi çekmeni hiç tavsiye etmem. Daha 23 yaşında evlilik planın bile yokken borca girmene gerek yok. Yüksek lisansı da iş hayatından kaçış olarak görmemek gerek. Yüksek lisans en kötü üniversitede yapılsa bile uzmanlık alanı olduğu için mutlaka zorluk yaratacaktır.

bence 1800 lira maaşla birikim olmadan araba almak çok saçma.
askerden kaçmak için yüksek lisansa başlamak da öyle. hele yesevi daha da saçma.
tecil bitene kadar çalış, sonra askere git gel. dönüşte daha iyi bir iş bulursun. bir süre sonra da arabanı alırsın.

"Haliyle her gün ev iş çok bunaldınız. Bir araba almak istediniz 20 bin lira 24 ay ayda 980 lira. Maaştan kaldı 800 kusur. 200 lira aylık arabaya gitse kaldı 600. 200 lira dışarda ye iç falan. Kaldı 400.

Buradaki hesap asiri iyimser oncelikle. Araba gercekten bu kadar masrafsizsa hemen bir tane alayim, tum masraflari ben karsilayayim ortaklasa kullanalim.

Araba alma. Araba alacak durumda degilsin. Binip gezmeye paran kalmaz zaten.
Yuksek lisans yapman arabayla birlikte zaten "imkansiz".

Maasin cok dusuk. Bence askere git. Askere gidene kadar tecrube kazanabiliyorsan kazan. Geldikten sonra daha iyi bir maasla is bulma sansin olur. En mantikli sey askere gitmek gibi gozukuyor. Askerligi erteleyip de bu sekilde calismaya zaten bir yere varamazsin. En mantikli secenek askerlik gozukuyor su an.

Kodları olmalı ordan anlaşılıyor ama detaylı bilmiyorum

model no var ondan belli ediyordu kendini. ona bi bak

Doğada yaşamaya ve kendi kendime yetmeyi öğrenmeye adardım. Şehirlere mümkün olduğunca uğramamaya çalışırdım.

sevgilim, eşim o an ki duruma göre yok ise sevdiğim bir arkadaş kuzen neyse onunla beraber dünyaya gezerim. anlık olarak kafama estiği gibi yaşarım.
bu durumdan sıkılacağımı düşündüğümden dediklerimi yaptığım süreçte yeni şeyler planlarım sanırım.

öyle yüce bi planım programım yok ya, sabah akşam maç izlerdim herhalde. mesela nhl ya da khl play-off'ları geldiğinde günün 16 saatini maç izleyerek geçirip 8 saatinde uyumak isterdim. iki ay boyunca.

sanatın tüm dalıyla haşır neşir olmak isterdim. aslında hayatın her lezzetinden az az tatmak isterdim. sadece tek bir şeye odaklanamazdım. benim için tek bir şey en keyifli şey de olsa uzun süre hayatımda olması bana zulüm olurdu. spor yapmak, güzel dostluklar kurmayı başarabilmek, ne istersem yiyebilmek falan filan hepsinden ortaya karışık...

robot yapmak istiyorum. yani maddi sıkıntım yok diyelim, hatta şu spacex'in kurucusu gibiyim diyelim.

robota adarım kendimi.

Göl kenarında bir ev ve sabahları kitap okumak. Çok küçük oldu belki ama benim hayalim bu abi sabah uyandıktan sonra kahvaltı yaparken kitap okumak istiyorum yada sonrasında neyse. Şu an için öyle bir imkanım yok dedem felç her sabah uyandığımda kahvaltı yapmadan önce altını temizliyorum her sabah bu yüzden 7 de uyanmak zorundayım 5 ay oldu durum böyle. Çok basit dursa da istediğim bana çok uzak geliyor şuan için.

Bir çiftlik yaptırır toplayabildiğim kadar hasta kedi köpek toplardım. Onları besler kısırlaştırır ölünceye kadar bakardım. Onlar öldükten sonra yenilerini alırdım. Böylece dışarıda sefil yaşayan hayvan sayısını kendimce azaltırdım.

Elektronik, viyola, kitap, sanat, dünya turu.
Bunları kapsar, bunlarla sınırlı değildir.

Yazilim ogrenirdim deli gibi

dalış teknesi alır, uzakdoğu ülkelerinde dalış yapar, sonra da yaptırırdım. bir yandan da boş zamanlarımda dünyayı gezerdim.

Şimdi ben eleğini elemiş duvarına asmış bir emekli olarak yapmak istediğim şeylerin büyük kısmını yapıyorum. Mesela "oh bee öyle sabah akşam bununla uğraşabileceğim" dediğm şeyi yaptım, halen de yapıyorum ama artık sabah akşam ylın her günü yapmıyorum. canım istedikçe. Zaman içinde üstüne yeni şeyler ekledim hepsini yapmaktan keyif alıyorum.
En güzeli de; ne istersem, para ve fiziki gücüm engellemediği sürece yapabileceğimi biliyor olmak. Hayat bana güzelmş şimdi böyle yazınca :)

Param olsa, çok çok çok param olsa idi; büyük bir araştırma evi kurmayı isterdim. Bilimle uğraşmak isteyen gençlerin kafalarına göre çalışabilecekleri bir yer. siyaset, ekonomik vs engeller olmadan.
Bir de kimsesiz çocuklar ve yaşlıların bir arada barınabilecekleri bakım evi kurardım. Böyle idealist isteklerim çok şimdi hepsini yazmayayım. Her mahalleye gençler için mini spor tesisi projem var mesela o da uçuk bi istek. pinpon masası olabilir gibi ama :)...


Gitarı çalışırken de çalabilirsin ki. 7/24 çalışmıyorsun ya..

öncelikle dünya turuna çıkardım bir kaç sene. sağda solda biriktirdiğim, görmek istediğim her yere giderdim. dünya turu esnasında, çıkmadan önce planını çizdirdiğim, ben seyahattayken yapılmasını istediğim, akdeniz ülkelerinden birinde (malta, italya ya da yunanistan) earthship mantığına sahip bir ev yaptırırdım. bir de denize açılıp, zaman zaman yaşayabileceğim bir tekne. tabi tüm bunlar minimum gereksinimler sağlanarak planladığım şeyler. ultralüks bir mantıktan bahsetmiyorum.

kalan rakamla, insanlığa nasıl faydam dokunur üzerine kafa yorup üzerine giderdim. plastik atıklardan tuğla üretip ev yaptıran kolombiyalı gibi. ya da ideolojilerden tamamen sıyrılmış, dini ve siyasi tüm ideolojilerden, uygulama ağırlıklı bir eğitim kurumu.

hayvanların otoyollara çıkmamasını sağlayacak bir teknoloji üzerinde çalışırdım. atıyorum onlar için tehlike sinyali yayacak bir koku olabilir. tüm otoyol kenarlarına uygulanacak bir çözüm. hayvanların karşıdan karşıya geçilmesi gereken yerlerde özel yerler hazırlayarak tabiki.

iphone se derim ben.

şarjı uzun bilmiyorum hemen hemen üst segmentteki aletlerin hepsi aynı gidiyor çok fark olacağını sanmam aşırı kötü olanları almadığın sürece
1 tamamen şans işi, bozulabilir, pili ölebilir, başka bişey olabilir ev almıyosun bu gözle ben bu parayı verdim garanti 3 sene 5 sene gidecek diye bakma.
2 yeni telefonların hiç birisinde o sıkıntı olmaz, çok dandik olanları almazsan(özellikle eskileri)
3 hot spot olayı artık hepsinde güzel apple kullanmadım onu bilmiyorum
4 fotoğrafta iddialı 3 5 model var, huawei p9 , iphone 7(pek inanasım gelmedi), sony xperia z5 veya z5 premium

ne kadar az para verirsen o kadar kötü olacağı da gün gibi ortada.

Ayfon Se al diyorum

ben de s3 kullanıyordum, başta batarya olmak üzere bir sürü sorun yaşamaya başlayınca 4. senenin sonunda değiştirdim, gittim general mobile gm5 plus aldım.

*8gb internet paketim var, tüm gün internete bağlıyım arada video izler müzik dinlerim ve iş telefonum olarak kullanıyorum. 1 gün rahat gidiyor, yine de ileride performansı ne olur bilmem.
*youtube ve watsapp aktif kullanıyorum ve herhangi kasma vs ile karşılaşmadım, *facebook'ta da sorun çıkaracağını sanmam. ekran da büyük, tatmin eder bence.
*cat 7 lte modem var, bağlantıda problem yaşamazsın, ben yaşamıyorum.
*fotoğraf olayını pek bilmem ama sonuçta kamerası s3'ten iyi.

4-5 sene dayanır mı bilmiyorum ama android one projesine mi ne dahilmiş, 2 sene güncelleme almaya devam etmesi garantiymiş. donanım dayanırsa yazılımı da yanında gelecek galiba, bakalım kısfmet...

ben 999 liraya aldım, belki daha düşüğe de bulunur bilemiyorum. bütçeni yazarsan daha iyi tavsiyeler gelecektir.

samsung a7 aldım 2 ay oldu yaklaşık. faal kullandığım zamanlar 24 saat rahat gidiyor. çok takılmazsam 1 buçuk 2 gün gidiyor.

1.bataryası sabit, ne kadar ömrü olur bilemiyorum o yüzden ama telefon hakkındaki yorumlar iyi.
2. sosyal medyada hiç sıkıntı yaşamadım, gayet hızlı.
3. evde işte bol bol bağlantı kuruyorum sıkıntı çıkmadı.
4. takılma donma vs yok şuan. kamera da bana yetiyor bi s7 olmasa da..

mediamarkt de 1.600 liraydı en son.

www.hepsiburada.com
pişman etmez

iphone alma pisman olursun
samsung s5 var kullanıyorum canavar bir telefon
note 4 de iyidir
bunlar low costlar
samsung s5 te yedek pil olayı var
sak diye degistirip %100 ile devam ediyorsun.
tavsiye

şarj konusunda lenovo vibe p1

samsung a5 2016 al yeter sana.2 gün pili gidiyor.şarj 20 dakkada fulleniyor.

urun.n11.com

iphone a hayvan gibi para vermeye gerek yok

www.cultofmac.com

Bir ton daha koyu çıkar ilk yaptığı kadar siyah olmasını bekleme. Aşırı soluk bir görüntü varsa bir problem olabilir. Tamamen düzelene kadar nemli tut

kabuklu halindeki koyuluk kalmayacaktır, biraz açılacak renk ama soluk da olmaması lazım.

bu arada bir hatırlatma, kabukları yolma. vazelin sürerken kendiliğinden dökülsün.

Kabukların altında zar vardır. rengi zamanla oturur diye düşünüyorum. kabukları kesinlikle siz kaldırmayın. nemli olması gerekiyor.

Bepanten işe bakım yapman lazım. Hiç kurumayacak şekilde. O zaman kabuk bağlamazdı. Kötü bakmışsın dövmeye.

kötü bakmışsın dövmeye +1 sürekli nemli tutman gerekiyor kabuk bağlamaması için. neyse artık bağlamış. sen kabukları yolma. aşırı soluk anormal bir görüntü yoksa normal.

bepanthen veya thiocilline'le bakman gerekirdi.
vazelinle hava almaz.

bu süreçte vazelini banyo yapacağın zaman, üstüne kalın şekilde süreceksin ıslanmaması için.

bütün olarak ya da büyük parçalar halinde kabuk tuttuysa, evet kötü bakmışsın demektir.
hafif pütürler olması normal ama.

kabukların altından 1-2 ton soluk çıkar, ama eğer çok soluksa rötuş gerekebilir.

Su an ne surmeliyim?

bepanthene merhem sürmelisin, artık bepanthol oldu gerçi bebek poposu için olandan.

www.google.com.tr

ilacsaglik.com

aynı durumdayım. her hafta sipariş veriyorum buradan ve son iki siparişimden biri 11 günde ve öbürü 6 günde paketlenebildi. şu günlerde ciddi bir sıkıntı yaşadıkları aşikar ama belli etmemeye çalışıyorlar bence.

ben bir defa sipariş verdim. kargom çok geç geldi, bu onlarla mı yoksa yurt içi kargoyla mı alakalı emin değilim. kitaplardan biri de sorunluyudu (aradan 30 sayfası eksik çıktı.)
sorun bildirdim iki gün sonra mail attılar faturayla birlikte gönderin diye. faturam yok sipraişkoduyla göndersem olur mu diye dönüş yaptım cevap yok hala.

nasıl sıçtı bilmiyorum da iki aydır tedarik, sevkiyat sıkıntıları var hala gidip bedava kargo kampanyası falan yapıyorlar. bu nasıl iş ben anlamadım.

@kalte sterne, yasal sürenin 30 gün olduğunun farkındayım da, yasal sürenin tamamını kullanmak gibi bir duruma düşeceklerini düşünmemiştim (müşteri memnuniyetini gözeteceklerini düşünerek). ama evet, sözleşme yüzünden şikayet hakkımız olmuyor. öte yandan sipariş sonrasında gönderdikleri mailde de siparişler 1-5 iş günü içerisinde kargo şirketine teslim edilir yazıyor.

@yere dusup kirilan belli ki o döneme denk gelmemişim ki haberim yok. daha uzun aralıklarla toplu sipariş veriyorum.

ben de bir daha babil ve kitapyurdu'nu kullanacağım.

Geçen aylarda verdiklerim 3-4 günde gönderiliyordu, son siparişimde 6 kitap vardı 5'i bir küsür haftada geldi. Kalan 1 kitap (lazımdı da) hala gelmedi 20 gün falan oldu, mesaj attım siteden 4 gün sonra "temin edince ek kargo parası istemeden göndereceğiz" diye standart mesaj geldi. E bi zahmet :D

kitap d&r'larda raflarda duruyor bu arada. Madem aynı yere bağlılar oradan göndersinler mesela?

Sürekli kitapyurdunu kullanıyorum çok memnunum ben. Deneyin bence daha önce idefix de bende problemler yaşadım.

Takılır gümrük bedelini amazon senden tahsis eder. Sonra fazla aldığı kısmı iade eder.

Gümrüğe takılır. Ayrıca Black Friday geliyor onu bekle.

peki şu durumda ne tavsiye edersiniz? gümrük bedeli ile almak mı yoksa türkiyeden mi almak daha mantıklı? gümrük bedeli ile uğraştığına değer mi? bir de avrupaya gidip geliyorum arada sırada. o şekilde alıp gelebilir miyim?

amazonda "1200 tl ye geliyor" direk ekran fiyatından mı yoksa son işleme kadar geldin orada mı 1200 tl öyle ise o gümrük vergisi eklenmiş fiyatıdır ürünün, amazon bir miktar tahmini vergi keser gasy nin dediği gibi sonra fazlasını iade eder.

Ben 2klık değirmen getirtmiştim türkiyede 3k idi geldi kapıda pttciye %20 vergimi ödedim aldım gayet rahat oldu. Amma black friday i bekle bişi kalmadı şurada şu an elektronik almak mantıksız.

@wallcan

direkt orada gördüğüm fiyatı söyledim. black friday'i beklicem mutlaka. dediğiniz gibi daha da düşebilir.

gümrük bedeline rağmen her türlü daha ucuza gelir. 1200e gelen ekran kartı yüzde 18 ya da 20 kdv yer. 20 diyelim. 240 lira eklenecek. yine fark çok büyük.

eğer amazon seçtiğin ürünü türkiyeye gönderiyor ise (hesap açıp, adresini yazıp o şekilde ürünü aramak gerek) ürünün fiyatının yanında shipping, handling ve gümrük vergisini kalem kalem gösteriyor.

ondan sonra geriye kalan tek şey, kargo firmasını yetkilendirmek. onun için de kargo firması ürün türkiyeye ulaştığında sana mail atıyor. bir form gönderiyor, bunu doldurup geri gönderiyorsun. sonra evine geliyor ürün. vergiyi zaten amazona ödediğin için sıkıntın olmuyor..
tabi bu 85-1500 euro arası olan kişisel kullanım için olan ürünlerde.. fazlasında ticariye giriyormuş sanırım, azında zaten gümrük yok...

Adidas f40 kullanıyorum 6 sene falan oldu sanırım ben hayatımda böyle sağlam bir ayakkabı görmedim. 138 TL vermiştim 6 sene önce.

Ben de suni çüm adidas f30 kullanıyorum.

2011 den beri her hafta giydim. Hala taş gibi.

Tutanak işini pek anlamıyorum ama 2 numara hatalı bu pozisyonda. Şu belge olaylarını halletsen en azından fotolarını çeksen sanki daha garanti olurdu. Adam imzaladığı sürece bir sorun olmaz diye tahmin ediyorum.

1- cizim cokta onemli degil bence sonucta herkes ressam diye bisey yok onemli olan savunma kismina senin ve karsi tarafin ne yazdigi sigorta sirketinden adamlar gelip bakacaklar hem savunmada ne yazdi diye hemde arabanin vuruk kirik yerine. Onlar zaten anlarlar kimin suclu oldugunu. Profesyonel olmustur adamlar bu iste merak etme.

2- Keske fotograf cekseydin, aciklama kisminda bunu belirttin mi peki? Ya da sigortaci geldiginde adama durumu anlat

3- ruhsat ehliyet ve sigorta resimlerini telefonun ile cekseydin en azindan onlar onemliydi.

4- Peki adam kendi savunma kismina bisey yazmadi mi? imzalamissa kabul etmis olur eger sen adamin savunma kismina biseyler yazmis olsan.

Arabana pek bisey oldu diyemecegim. Cokta biseyi yok 1-2 gunde halledilir ufak bisey bence herneyse gecmis olsun. Istanbulda her an kaza olabiliyor :)

bunun icin bir uygulama var telefonda, adamin ruhsatini kimligini falan fotograf cekip o sekilde yukleyebiliyorsunuz sanirim, epey oldu ben kullanali.

gecmis olsun, umarim en kisa surede halledersiniz.

Burası yasak mıymış ben hep görüyorum

online olarak içki satmak her türlü yasak. seçmece yapmana gerek yok. yasaya aykırı. suç.

sokakta yürürken laf attığım kedi köpek bana yüz verince moralim ne kadar kötü olursa olsun düzeliyor, kedi ayaklarıma sürtündüğünde ya da ne bileyim köpek kuyruğunu salladığında filan aşırı mutlu oluyorum gözlerimden kalpler çıkıyor, bıdır bıdır konuşup seviyorum hemen. ben de bu çeşit bi' manyağım, işinize gelirse.

hayvanları seven çocuklar görünce oluyor bana

Hayat güzel bir şey değil de böyle ufak güzellikler görünce ben de mutlu oluyorum.
Dediğin gibi tatlı bir çift mesela mutlu oluyorum denk gelince, sonra diyorum ki sana ne oluyor ya manyak.

Valla bana oyle seyler olmyor, iki insan birbirini opup sarilinca mutlu falan opmuyorum, banane yahu?

O yaşadığın mutluluk bana da oluyor. Bir de çocuğunu seven veya onunla çok güzel bir iletişim kuran baba gördüğümde çok mutlu oluyorum böyle.

Ben en cok hayvanlari izlerken mutlu oluyorum, mesela az once bir filin nehirdeki adama bogulmasin diye hortumunu uzattigi goruntuleri izledim ve aynen durum su:

encrypted-tbn3.gstatic.com

Haftasonu buldugumuz kedileri kopekleri mincikliyoruz onda da ayni duygu olusuyor.

Ben de hayvanatta manevi zevkler bulan arkadaşlara katılıyorum. Geçen termik döne döne güneye göçen bazı yırtıcılar denk geldi arazide. Yırtıcı göçer mi lan demek göçüyormuş helal, yolu beleşe getiriyorlar avlanma yöntemini uyarlayıp, hay kurban olduğum negzel evriltmiş içsesleri eşliğinde izledim. Kendi sefil hayatlarımızın biraz uzağında aslar sansarlar tilkiler cirit atıyor. Muhteşem bir gezegene hayali sınırlar çiziyoruz sınıflar yaratıp sığırlar gibi yaşıyoruz.

Ya ben bugün biberonla kuzu besledim, hayat şahane bir şey.
Çiftler değil de bir hayvanlar, bir de çok sıradan bir anda birbirine yardım eden yabancılar o hissi veriyor bana. Otobüste yere düşen tokayı alıp, sahibine iade etmeden önce tozunu silkeleyen bir teyze vardı mesela, aylar önce gördüm hâlâ hatırlıyorum o minicik inceliği.
(Fakat olmasını istediğim bazı şeyler olmuyor ve hayat bok gibi bir şey.)

yıllarca bu anımla insanların kafasını ütüledim lakin lisede bi alt sokağımızdaki nesibe aydın dersanesin önünden geçerken uzun sarı saçlı selvi boylu 16 yaşlarında bi kızın önündeki sevgilisi tahmin ettğim oğlanın sırtına zıpladığını gördüm. kız zıpladı, sonra böyle sarıldı oğlanın boynundan öptü falan, bacaklarını beline doladı. çocuk da kızın elini kolunu öptü falan. vay arkadaş dediğimi hatırlıyorum bi gün beni de biri böyle sarabilecek mi falan diye.

Ne olursa olsun hayat o kadar güzel ki insanın hiç bırakası gelmiyor. Hatta o kadar büyük ki senin üzüntün derdin bu koca hayatta zerre nokta değil. Kimimiz güzel şeyleri görmeyi ret etsede çok güzel yaşamak.

Evde liyakat +1
Kedilerin sürtünmesi, sakin ve sevecen huylu köpeklerin ilgisi beni mutlu ediyor. Bir de kargaları izlemeyi çok seviyorum, paat diye cevizleri oraya buraya atıp kırıp yemeye calışıyorlar :) zeki olmak başka bir şey işte, canlarım benim.

Sevişen insanları görünce böyle şeyler hissetmiyorum. Çirkinler ya da her insan sevişmemeli bence. Sadece güzel insanlar yapsın böyle şeyler. Çirkinleri görmek zorunda değiliz. Yaşlılardan da hoşlanmam. Millet yaşlı dede görünce falan güler, ama ben hiç sevmem. Bebek görünce mutlu olabilirim. Bir de bana bakıp gülüyorsa çok güzel olur. Kedileri de severim.

Hayat sen nasıl görürsen, hissedersen, düşünürsen öyledir. Bunların hepsi yani nasıl gördüğün, hissettiğin, düşündüğün sürekli değişir.

Benim için şuan; kötü.

sürtünen kediler, tatlış hayvanlar, beklenmeyen ve öylesine şahit olunmuş iyilikleri ben de eklemek istiyorum ^^

Ben de bir hayvanin karnını doyurduğumda, maddi manevi daha büyük bir tatmin hissedemezmişim gibi geliyor. Düşünsene tamamen tesadüfen ordan geçiyorsun, bi garibi doyuruyorsun, deliler gibi seviniyor. Senin için yemek verdiğin bir kedi/köpek daha ama onun o gün karnı doydu. Ya da hayatında yediği tek düzgün şeydi. Ya da o gün yediği tek şey. Onun hayatı için paha biçilemez.

Üzücü ve müthiş bir his. Belki ben abartıyorum. Hayatta kendimi bu kadar ise yarar hissettiğim olmuyor pek.

Bir de taşa sormak lazım.

Ben burdan sattım çoğu kitabımı fakat sonra pişman oldum sattığım için :) koy buraya belki denk gelir alır birisi bizde bakarız.

satanlar oluyordur herhalde. kitap listesini koysaniz?

Sahaflardaki fiyatlara yakın olduğunda ben buradan alıyorum. Çok kez aldım.
Ekle listeni bir bakayım para varken :)

akşam fotoğraflayıp koyacağım :)

duyuru'dan kitap satmanızda bir sakınca yok.

@kibritsuyu arada ilanları görüyorum. kural olarak mümkün mü diye değil eğer koysam alan olur mu diye sormuştum. yine de teşekkürler.

muskada dua olur, kitap arapca?

Türkçe yazılsa okuduktan sonra gülüp bir kenara atarsın çünkü anlamları saçma sapan şeyler.

çünkü allah

halkımızın %99'u arapça bilmediği ve kafalarında arapçayı tamamen islam dini ile ilişkilendirdiği için hiç anlamadıkları bu yazıları neye istiyorlarsa kolayca ona yorabiliyorlar. oysa orada yazanı okuyup anlayabilse insanlar bu kadar kolay inanıp muska gibi işlerin peşine düşmezler.

Dua arapça olmalı diye düşünen arkadaşımız da var. Neyse sanırım nabza göre şerbet olayı. Duanın asıl iletilmesi gereken merciye düşünmek, hissetmek bile yeter denir ki bu kısmı güzel bence. Pazarlamasını yapan için arapça, cahilliği maskelediği için iyi.

@bir ileti paylastim
duanin arapca olmasi gerektigini dusunmuyorum, muskanin icinde ayetler ve hadisler vardir. mantiken ayetin orjinali arapca olduguna gore muskanin da arapca olmasi normaldir diye dusunuyorum.

Latince de olur ben kabul ederim.

Sevgili ileti, bütün abukluklar Arapça işte. Muskalara kitaptan bişiler yazılıyormus, kitap Arapça diye yanıtlayan arkadaş sanırım bunu demek istemiş. Peki o neden Arapça dersen inan hiç bilmiyorum tahminim Muhammed kendi dilinden başkasını konuşamıyordu.

muska falan hurafe şeyler. seni o kağıt parçasına yazılan arapça, türkçe, çince yazılar korumaz, Allah korur. kabul mabul diye bir olay yok yani.

nihat hatipoğlu, yok efendim bilmemne hoca televizyona çıkıp "işlerimde başarılı olma duası" adı altında arapça bir şeylr öğretiyor millete. "birader aç ellerini, allahım beni işlerimde başarılı eyle, amin" de demiyor. o yüzden allah'a ne iletilecekse arapça iletilecek şeklinde bir düşünce var. inanan herkeste var. o yüzden dua da etsen, not da yazsan arapça yazma eğilimi mevcut.

Geçerliliği olan Din Müslümanlık. Onun da dili arapça. Haliyle bu şekilde oluyor.

son 15gündür akşamları kaloriflerler yanıyor(merkezi sistem) tekirdağ çorlu

Urfa 32 dereceydi bugün.

laptop ısıtıyor

dün yaktım. istanbul.

akşamları yakıyorum ben.

yok yakmadım daha

yakmadık bence daha var yakmaya

hala pencere açık uyuyorum istanbul

yaktık

yakmadım. eskişehir

Daha yakmadik ama gelecek hafta yanmaya başlar gibi.

İstanbul.

daha yakmadık.
akşamları camları kapatmaya yeni başladık.
haftaya serinliyormuş, o zaman yakmaya başlarız herhalde.

pencere açık, kombi kapalı.

Babam daha erken diyor. En kötü 1 Kasım'da açarız petekleri.

kasıma kadar gider daha yakmadık

istanbul.

daha yakmadik, hele bi pastirma yazi gecsin sonra bakariz.

hayır, hatta şu an cam açık.

Hayır yakmadık, ev sıcak dışarısı soğuk. 15 kasımdan önce yasak yaşadığım yerde yakmak.

hayır. denizli

yakmadım.

trakya.

30 derece, denize girdim bugün.

yaktım üşüyom, minimumda, ankara.

Şortla durduğum için üşüyorum, kışlıkları çıkarma zamanı geldi.

Yakmadım, İstanbul. İnatla yakmayacağım.

inat ettim kasim sonunu bekliycem. yazin bitmesini protesto ediyorum.

odun sobası var, ufak-tefek odun atıp hafiften ısıttım evi.

ankara.

Pencereyi şimdi kapadım fırtına gelecek diye ne kombisi.

İstanbul

Hayır. Hatta balkonun kapısını az önce kapattım. İstanbul.

Zaten payölçer saçmalıklı, merkezi gerçi. Bizim elimizde değil.

Merkezi sistem olmasa bugün yakardık. (İstanbul)

izmir
hala şortlayız
pike yetiyor

1 ay önce yanlız olduğuma ve artık yanlız olmak istemediğime karar verdim. yani sevgili eş evlilik olaylarının kapısını araladım

son 7 senedir sadece kendimle ilgilenmiştim. gönül işlerini komple hayatımdan çıkarmıştım.

Sevgilim yok. :/ Kızlardan biraz uzaklaşmış gibiyim.

özel üniversitede burslu okuyorum. Geçen gün yanımda oturan çocuk geldi ve çok mutluyum dedi bana. Mercedes almış...

Para yönetmeyi beceremiyorum satın alma hastalığı mevcut bakalım zamanla aşarım diye düşünüyorum.

abi para istiyom ya. benim hayattaki tek derdim hep buydu zaten galiba, niye böyle şerefsiz oldum hiç bilmiyorum. şükür iyi kötü işim var, öğrenci halimle kendimi çekip çevirebiliyorum ama ne bileyim istiyorum ki babam her ay 1000 lira yatırsın hesabıma kafam rahat olsun, iş-ödev-kurs-okul diye uğraşıp naçiz bedenimi yormak zorunda kalmayayım, akşam biramı açıp maçımı izleyebileyim. şimdi izleyemiyoz, e mezun olup iş hayatına atılınca yine izleyemicez. ne skime yaşıyom o zaman anlamadım. hayır mesele yoksulluk da değil benim karakter olarak göt olmam, o sıkıntı.

genel olarak hayatım gayet iyi aslında. yıllardır yapmayı istediğim şeyi yapmaya başladım, tekrar insan içine karıştım, nispeten düzgün yaşıyorum, ocak'ta yurtdışında koca bi ay geçiricem kara buza doyucam falan ama hep bi gelecek kaygısı, hep bi sıkıntı, hep bi "okulu bitirebilecek miyim" korkusu, "lan ya işten atarlarsa" endişesi... bunun çözümü yok sanırım, bunu herkes yaşıyordur. ben hala ergenlikten çıkamadığımdan herhalde, bir türlü alışamadım. önümüzdeki dört yıl için toplamda 50 bin lira bulsam mesela bütün dertlerim biter benim. en azından iplemem. sağlık sorunlarım da var ama onlarla yaşamaya alıştım, hatta kavga falan ediyorum artık ayağımla, geçen sanırım beni kıskandığı için bozuldu, ağrıdı. şerefsiz. o değil de yattığım yerden ay görünüyo, o çok güzel bi şey. her an batman çıkacakmış gibi. o napıyo acaba.

2. sınıf bir üniversitenin(uludağ, kocaeli, sakarya, çukurova gibi) çok iyi bir bölümünden mezun oldum ve bölümümden nefret ediyorum. 4 yıl boyunca alttan ders bile almadan mezun oldum ama bi bok bilmiyorum. iş görüşmelerine bile gitmedim işe bile başvurmadım daha doğrusu. ne yapacağımı bilmiyorum amele gibi oturuyorum evde.

Evlenmek istiyorum. Erkekler benim 2-3 katım oburlar ve tembeller ama beni beğenmiyolar. Yani bi tek kilom mudur sorun anlamıyorum, hep çok iyi bi insanım nedense. Kadınlarla işim olmaz. Az önce annesiz doğmuş bebeğin haberini okudum canım acıdı. Hastayım. Borçlardan kurtulup yeni 2 araba alsak çok sevincem. Kilo versem çok iyi olur ama olmuyorsa da napim yani, ben buyum. Öf.

Yarın; Pazartesi </3

Ünlü kadinlardan en cok benim tipime benzeyen kadınları begeniyorum,itiraf gibi itiraf.

işimden nefret ediyorum. bu öyle ergenvari abuk sabuk bir yakarış değil. ayık kafayla sakince düşündüğüm zaman kendimi bu mesleğe bir türlü konduramıyorum. olmuyor yani, yakışmıyor bana. o binada geçirdiğim her saniye eziyet. çocuklar çok gürültücü, kıpır kıpır, terbiyesiz ve iğrenç kokuyorlar. sevemiyorum bir türlü. ben çok sakin bir insanım, konuşmayı da sevmem. ne işim var benim bu uğultulu kalabalığın ortasında diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. bir de bende rosacea diye bir rahatsızlık var. bazen cildim çok güzel, bembeyaz oluyor ama bazen kızarıp kabarmasını engelleyemiyorum. ara ara ataklar vuruyor beni. işte öyle zamanlarda hiç insan içine karışmak istemiyorum. şehirden uzak serin bir evde kendi başıma takılmak, doğa ile iç içe olmak, uzun uzun yürüyüş yapmak istiyorum.

Evde sıcak suyumuz akmiyor, bir banyodaki küvet su akitiyor. Biraz da nezle olmuşum, ne rahat uyuyabiliyorum ne de oturabiliyorum. Burundan nefes almak ne büyük nimetmis.

Su an için dertlerim bunlar.

5-6 senedir tanıdığım yakın arkadaşım (bir dönem kendisinden hoşlanmıştım itiraf edeyim) geçenlerde buluştuğumuzda dudaklarımdan öpüverdi. şu an herkesin kafası karışık. oturduk evrenin anlamını falan sorguluyoruz.. peki hayat? peqi evren?? not: alkollü değildik bilakis 10 bardak kahve falan içtik.

Seks konusunda olmamam gereken kadar ve anlam veremediğim bri şekilde istekliyim. Sporla bayağı bir ilgisinin olduğunu düşünmeye başladım ama sporu bırakmam mümkün değil. Yemeğin de zevkle ilgisi kesildiği için, sağlıklı kilo alabilmem için katı bir diyet var, galiba hayattaki tüm zevki sekste topladım. Bazen hiçbir şey yapmayıp sonsuza kadar sevişmek istiyorum. Eteğimdeki taş bütün savunduğum ve inandığım şeylere zıt, lanet bir hedonizm.

haftasonunu zor bitirdim. yarın olsa da borsa açılsa, sıkıntıdan öldüm...

Kodumun frenleri sürtüyorsa ya akort bozuktur ya yaylardan biri deformedir ya ayar vidası kırıktır, kodumun halatını gevşetmekle sorun çözülmez, kodumun cahilleri. Bitin artık.

yorgun hissediyorum. fiziksel değil ruhen. kimse anlamak istemiyor beni, en yakınlarım bile. maddi olarak da hiç olmadığım kadar zorlandığım bir ay geçirdim. bitkin hissediyorum. dikkatimi toparlayamıyorum. düşünmeden konuşuyorum ve çevremdekileri kırıyorum. neyse depresyondayım sanırım

kendimi cok seviyorum. baska birini bu kadar sevebilecegimi dusunmedigim icin iliski yasamaya korkar oldum.

digitürk dilediğin yerde'de aynı anda izlenebiliyor.

evet izlenir fakat aynı kanal izlenmiyor demişti müşteri temsilcisi bana

dilediğin yerde'de aynı kanal da tv ve pcde aynı anda izleniyor.
edit: hatta şimdi denedim evet aynı anda izleniyor. ama ben ligtv2 ve ligtv3 de denedim futbol ya da derbi maçları esnasında durum farklı olur mu bilmiyorum.

eger siri kullaniyorsan apple music buyuk nimet.

siri'ye sadece konusuyorsun o gidip milyonlarca arsivi icinden muzigi bulup caliyor.

orn: mustafa sandal-araba çal diyorsun. hemen caliyor.

Deezer kullanıyorum maksat küçük esnaf kazansın

bence spotify mantıklı, yıllarca bi arşiv yapıcaksın, iki sene sona iphonedan vazgeçtiğin zaman apple müzikteki herşeyin apple müzikte kalır. androide de indiremezsin, bu yüzden sistemden bağımsız bişey kullanmak daha mantıslı gibi.

kuranyi

Oliver Bieroff.

Top sakalı aynı Kuranyi gibiydi. Ama ismi daha çok duyulmuş bir futbolcuydu.

Kuranyi +1

Cevap Kuranyi gençler. Şimdi uyandım.

bebe şampuanı diyorum ben.Sadece suyla yıkarsan pek faydası olmayabilir

eksisozluk.com

Karbonat + Su. Sonra Elma sirkesi + su.

Biten sampuanin sisesine turk usulu su doldur iyice calkala bir kerelik idare eder.

komşu eş dost bir yerden bir su kapağı rica et baboş

Bence doktorunu dinle ve baska bir sey kullanma evet sadece suyla yika. No poo method diye bir sey var. Buradaki poo shampoo yalniz:)) insanlar günlerce sadece suyla yikiyor.

Ptt kargoyla konus, neden ups? En pahali kargo firmasidir ups.

ptt ile yolla hocam,bankodaki görevliye en ucuz ve takipli bir şekilde göndermek istiyorum de yeter.

ptt +1

barkodu da paketin üstüne değil, içine koyacaksın. parayı geri öderler, ulaşmasına bile gerek yok.

kargoyu verir vermez iade süreci başlar amazonda. en uygun seçenek ile göndereceksin adamlar bunu hep belirtiyor zaten. sen ver pttye sonra adamlara verdim bak numarası bunlar de. dert etme amazon bu boru değil senin kargo parana çökmezler.

amazon veririm derse verir. Merak etme isler tr'deki gibi yurumuyor.

kilis'te günlük yaşamın bitme noktasına geldiği belirtiliyor uzun bir süredir. ana akım medya tarafından yok sayılsa da durum hakikaten çok kötü. ben olsam gitmezdim, sizi bilmem.

www.bbc.com

Gitmem.

şehir merkezinde ise hayır, merkez dışındaysa yine bir ihtimal.

kilis şehir merkezine sürekli roket düşen, son 6 ayda 20 kişinin roket sebebiyle öldüğü, yaralılarını sayamayacak hale gelmiş bir şehir. canımı yolda bulmadıysam gitmem.

limon satarım, asgari ücretle çalışırım ona göre yaşarım ama şu dönemde kilise asla gitmem.

kilis i turist olarak gördüm.
Gitmem.

Gittiğinde kendini HER anlamda bir bağdatta, bir halepte yaşıyormuş gibi hissedeceksin. Bunu düşün gideceksen öyle git.

walla kafamda deli sorular :( yani işin riskleri elbette büyük ama burda da iş sıkıntılı. okuldan sınıf arkadaşım hali hazırda çalışıyor orda, o söyledi iş var gelirsen valizi topla gel diye. bazen diyorum cefa çekmeden sefa sürülmüyor diye ama yine de düşündürücü. mesela bi arkadaşım ırak'a çalışmaya gitti 1 sene çalıştı geldi şimdi ford'a girdi rahat ama çekti o çileyi 1 sene... zor iş... insanın elinden birşey gelmemesi ise daha zor...

askerliği kiliste yaptım. aylık 10.000 dolar verseler belki giderim 6 aydan fazla da kalmam.

Kilis'te askerlik yaptım 2014 yazında, şu anki durum olmasa bile şehir olarak pek katlanılabilecek bir yer değil ne yazık ki. Ayrıca geçenlerde roket düşen (!) pazar yeri, hemen her çarşımızda yemek yediğimiz yere giderken yanından geçtiğimiz bir yerdi. Oldukça merkezi. O yüzden Kilis için olumlu bir şey söylemek pek mümkün değil.

Normalde o işin hakkı x 3 maaş değilse gitmem.. bulunduğun şehirden madem çıkmayı göze aldın, aynı çevrede gaziantep veya adanayı düşün

git, bir kac ay sonra amerikaya gec "ulkemde/yasadigim yerde sinir otesinden toplar dusuyor" de iltica et.

40a 48 normal diğerine kafam basmaz :=

40 lirayi yillik yuzde 10 faizle 24 ay yatirsaniz 394 lira civari edecek.
enflasyon ile faiz oranlari pek birebir degildir bu yuzden, baska kriterlere de bakmak gerek kar / zarar icin (yatirim donus suresi, doviz artis oranlari, vs.)

not ve duzeltme:
40 lira yillik yuzde 10 faizle 24 ay'da 48.4 lira olur.
ama "24 ay" yazan basligi "24 sene" okuyup artizlik yaparsaniz yukarda sekil bir-a gibi morarsiniz (ben, sahsen, kendim).
bu da bana ipret olsun.

20K çekip 24 K ödedim ama 36 ay için. bu dediğim iş bankası içindi.

vadeniz kısa, normal yani. genelde millet 50 çekip 70 falan ödüyor ama vadeleri 4.5 yıl oluyor.

%10 enflasyon demek, şimdi kredi çekmeyip 2 yıl beklesen fiyatı 40 x 1,10^2 = 48,4 olacak demek.

enflasyona kıyasla zarar etmiyorsun yani cebinde 0,4 para kalmış oluyor. ödeyeceğin faizle enflasyon birbirine yakın.

Eğer kahvaltı öğününü seven birisiyseniz, madem sabah kahvaltı yapmıyorsunuz, geç saat dönünce yapabilirsiniz, yumurta, peynir filan.

Tek öğünle nasıl 7,5 saat dayanıyorsunuz ya? Ben olsam düşer ölürüm bir köşede. Ye gitsin. Bulgur pilavı, haşlanmış tavuk, bezelye, nohut gibi yemekleri ekmeksiz yiyebilirsin. Bir de yoğurt ye. Tamam işte.

1 Çay bardağı yulaf
150 gr lor peyniri
3-4 yumurta
1 çay bardağı süt

Bunların hepsini mikserde karıştırıp tereyağı ile güzelce krep yapıyorsun. Bir tadı tuzu olmaz arasına peynir ve zeytin koyup yiyebilirsin zaten biraz ekmek gibi oluyor. İstersen 2 sini peynir zeytin domates ile bir tanesini reçel ile yüzeysel sür gitmesi kolay olsun.

Yanında süt içebilirsin. Bu formül seni rahat 6-7 saat tok tutar. Acıkır gibi olursan biraz beyaz leblebi ye hem protein değer yüksek hemde karbonhidrat değeri uçuk düzeyde değil. Aynı zamanda sussazdırır böylece su içmiş de olursun. Günde 2-3 litre arası su tüket, cildin güzelleşir.

Uzun saatler aç kalmak yerine ufak atistirmaliklar koyarak da cozmeyi deneyebilirsiniz. Az miktarda cig badem, cig findik olabilir. Kucuk yogurtlar satiliyor ona az miktarda kuru meyve ve yulaf koyup yiyebilirsiniz. Saat araliklarini da tutturabilirseniz geceye bir sey kalmaz belki.

Kuruyemiş.